çok onu düşünüyordum ben de , birazdan hayatımı benden alacak çocuk diğer dallara basa basa yaklaşıyordu , bütün güzel anılar aklımdan bir bir geçiyordu ve bir daha hiçbir güzel anım olmayacaktı . Anaç son ana kadar durdu , birbirimizi ne kadar sevdiğimizi söyleyip vedalaştık ve son kez üstümden havalandı . Kardeşimi bir daha göremeyeceğimi düşünerek son kez uçuşunu izledim ben de , aklımda kalan son güzel anının bu olmasını istedim .
Ahmet zafer kazanmış bir komutan edasıyla benimle birlikte aşağı indi , gövdeye yakın yerimden kırmıştı , dayısının sapı tam olarak nereden ayarlayacağını bilmediği için sorumluluk almak istememişti . Koşarak eve götürdü beni , balkona attı ve içeri gitti . Akşama kadar kaldım balkonda , artık nefes alamıyordum , vücudumdaki su yavaş yavaş çekiliyordu , gerildiğimi hissedebiliyordum . Ne kadar orada kaldım bilmiyorum , ilerleyen saatlerde Ahmet beni içeri aldı ve dayısı olduğunu anladığım adama verdi . Adam beni şöyle bir inceledi ve “ Aferin ,” dedi , “ öğreniyorsun sen bu işi .” Önce sap için yetecek kadar uzunluk bırakıp alt kısmımı kesti sonra da Y ’ nin uçlarını . Artık hem ölü hem de paramparça bir daldım , canım gitmişti evet ama canım yanıyordu bu halde olmaktan . Üstümdeki dışkıları eline aldığı ıslak bir bezle sildi . Anaç ve diğer serçelerin bende kalan tek izlerini de silmiş oldu . İşim bitmemişti daha , adam yanında taşı koymak için hazırlanmış şekilde bir serum lastiği getirmişti . Ahmet ’ e “ Bu işler öyle ince çamaşır lastiği ile olmaz .” diyordu . Y ’ nin uçlarına delik açmaya başladı ve serum lastiğini oralardan geçirip bağladı . Uçları eğe ile düzeltti , pürüzsüz hale getirdi . Yeğeninin eli tahriş olmasın diye askeri kamuflaj deseninde küçük bir kılıf bile yapmıştı , onu da ortadan sıkıca sardı . Lastiği birkaç kez gerip nişan alır gibi yaptı ve “ Tamamdır ,” dedi , “ hazır .” Ahmet çok sevindi , dayısına sarıldı ve teşekkür etti . Dayısı , alnındaki yara geçinceye kadar sapanın da uygun kuruluğa geleceği söyledi ve odadan çıktı . Ahmet bayram ve karne günleri gördüğüm çocuklar gibi mutluydu , ben için için ağlarken onun böyle mutlu olmasına anlam veremiyordum . Önce bir ağacın yaşayan dalını öldürdü , sonra da onunla ufacık serçeleri öldürmeye çalışacak ve bundan mutlu oluyor . Anlamıyordum , hiç anlamayacağım da .
Aradan kaç gün geçti bilmiyorum , Ahmet ’ in yüzündeki bandaj çıkmış , yaranın kabuğu düşmüştü . Benim de artık yaş denebilecek hiçbir hücrem kalmamıştı , gergin ama kuru olmayan bir daldım . Dal değildim sapandım ben artık , öyle diyordu Ahmet , günlerce başucundan ayırmadı beni . Vakit gelmişti , hazırlandı ve beni de alarak çıktı evden . Günlerdir yolunu gözleyen arkadaşlarının yanına gitti hemen . Hepsinin gözü üzerimdeydi , tek tek incelediler ve hayran kaldılar . Ben kendime göre ölü bir daldım ama onlar için harika bir sapandım . Ahmet fazla kurcalanmamı istemedi kızarak ellerinden aldı beni . Önde o , arkada diğer çocuklar koşmaya başladılar . Nereye gittiğimizi tahmin edebiliyordum , hem çok heyecanlıydım hem de yanılmayı umuyordum . Bütün hayatımın geçtiği parkın yolunu bilmiyordum ama yaklaştıkça gelen kuş ve çocuk sesleri evime gittiğimize emin olmamı sağlamıştı . Parkın girişinde gövdemi gördüm hemen , o beni gördü mü görse de tanıyabildi mi bilmiyorum . Konuşamıyordum artık , kendimi tanıtamazdım ona , hem üstümdeki kamuflaj ile ben bile tanıyamazdım kendimi . Gözüm Anaç ’ ı aradı hemen , nerede olacağını tahmin etmiştim aslında . Yuvasının kurulduğu dalda , başını yukarı kaldırmış olmam gereken yere bakarak ötüyordu . Beni özlediğini , günlerdir kendini çok yalnız hissettiğini söylüyordu . Ben de onu çok özlemiştim ama sesimi ona duyuramazdım artık .
Yuvasının kurulduğu dal , üstünde ben olmayınca çok çıplak geldi gözüme , Anaç ’ ı bulurken hiç zorlanmadım . Ahmet ya da diğer çocuklar görmemiştir diye umuyordum ki yine o beni gösteren çocuk Anaç ’ ı işaret etti . Başı yukarıda ve sürekli öttüğü için ne bizi gördü ne de çocukların sesini duydu Anaç . Hedefin kesinleşmesi uzun sürmedi , tüm çocuklar sessizliğe büründü birden , bense sesimi duyuramayacağımı unutmuş bi şekilde var gücümle bağırıyordum . Ne Anaç ne de Gövde duyuyordu beni . Ahmet Gövde ’ ye ağır ağır yaklaştı ve kendince en uygun yerde durdu . Beni Gövde ’ ye doğru tuttu , serum lastiğine bir taş yerleştirdi ve lastiği gerdi . Ben var gücümle bağırıp elinden kurtulmak istiyordum ama ne sesim çıkıyordu ne de hareket edebiliyordum .
Anaç ötüyordu , Gövde için için ağlıyordu , Ahmet nefesini tutup lastiği bıraktı , ben gözlerimi kapattım …
Anaç , sustu .
18