Kaybolan Defterler / zine 7.Sayı: Göç | Page 30

ram olarak nasıl bir mana muhtevasına büründüğünü görelim. Önce Muhyiddin-i Arabi’ nin öncülerinden sayılan İbn Berrecân’ nın konuyla ilgili görüşlerini ele alalım. Bu hususla alakalı olarak o şöyle der:‘ Bazıları kalbin iki deliğinin olduğunu söylüyorlar.( fi’ l-kalbi tecvifâni) Kalbteki bu iki deliğin / noktanın biri zahirî delik olup buna‘ fuad’ adı verilir. Bu, aklın ve İslam’ ın yeridir.( Yani dışa, dünyaya açılır) İkinci delik ise batınî olup buna da‘ kalb’ adı verilir.
Nokta-i süveydâ ile ilgili görüşleri anlatmadan önce bu noktanın sadırda sadece bir tane olduğunu söylemek isteriz. Yani kalbimiz iç içe beş katmanlı bir yapı ise nokta-i süveydâ, bu yapının giriş kapısıdır. Süveyda ise kalpte olan bu siyah noktadır ismidir, evlat.’ diye sözlerini noktalarken, gönlüme kütüphanede konulan ve kalem kağıda düştüğünde oluşan bu siyah noktayı anlamdırabilmiştim. Veysel hoca;“ akşam vakti yaklaşıyor evlat” dediğinde ise kendime gelmiş, akşam namazı için hazırlıklarıma başlamıştım.
O gece hocamın manalı bu sözlerini hem batıni hem de tasavvufi olarak yorumlamaya çalışırken aklım sürekli içime düşen o siyah noktanın peşindeydi. Hepsini bir kenara koyup, onu bir daha nerede ve nasıl göreceğimi düşünürken uykuya yenik düşmüş ve uyuyakalmıştım.
Sabah ezanını okumak için abdestimi alıp hazırlanırken, üzerime siyah kıyafetlerimi geçirmiş, bu hareket ile kalbimdeki noktayı dışa vurmuş, Süveyda’ mı yanıma almıştım aklımca. Namazlardan sonra hocamla hemdem hasbıhal etmek yerine çarşıda avarece onu görebilmek için geziniyordum. Bir akşam yiyecek bir şeyler aldıktan sonra lojmana dönerken yine karşılaştık kendisi ile. Yarın akşam okulda öğrenciler için bir yemek vereceğini benim de katılıp, katılamayacağımı sordu. Daha önce böyle bir teklif ile karşılaşmadığımdan ne diyeceğimi bilemedim ve ağzımdan;“ gelirim, tabii.” kelimeleri çıkıverdi. Vedalaştıktan sonra lojmana nasıl döndüğümü hatırlamıyorum. Yarın akşam birlikte olacaktık fakat nasıl davranmam konusunda hiçbir fikrim yoktu. Dertleşebileceğim ve danışabileceğim tek insan olan Veysel hocama açtım konuyu. Yüzü yine ekşimiş, bir gün evvel ki durgunluğumu anlamış bir şekilde sakallarımı sıvazladı, dizlerimde duran elimi alıp göğsüme götürdü;“ bunu dinle evlat” dedi.“ Yıllarca kendini bu ilimle eğittin, sana en güzel cevabı yine bu ilim verecektir.” dedi. Kalktım yanından ve odama çekildim. Sabaha kadar hocamın dediklerini anlamaya çalışıyordum. Vakit girmeye yakın abdestimi alıp görevimi yerine getirdim. Kahvaltıdan sonra soğuğa direnerek çarşıya indim, bir adet beyaz karanfil alıp bir kağıda şu notları yazdım;
“ Ey Süveyda, Ey kalbimdeki siyah nokta. Söyle nedir kalbindeki gizli niyet? Nedir gözlerindeki bilmece. Niyetin beni karanlığına sürüklemekse, kapatırım dünyada ne kadar pencere varsa.” Notu çiçeğe iletip görev yaptığı okula gönderdim. Akşam vakti olup namazımızı eda ettikten sonra, yemeğin organize edildiği okulun bahçesine vardığımda hala içeriye girip girmemekte kararsızdım. Bahçedeki kalabalığa doğru kafamı çevirdiğimde gördüm onu; üzerinde siyah pardösüsü, yakasında beyaz karanfil ile. Yemekten sonra teşekkür edip yanından ayrılacakken geldi yanıma, çiçek için teşekkür etti;“ Aldığım en güzel çiçek, duyduğum en güzel soru cümlesiydi.” dedi. Ekledi;“ Bu geceyi organize etmemin asıl sebebi.” dedi. Yutkundu. Söyleyeceklerini toparlamaya çalıştığını fark ettiğimden sustum, bekledim.“ Burada, 4. Ayımı doldurdum ve zorunlu şark görevim de böylelikle sonra erdi. Öğrencilerime veda etmek istediğim için düzenledim bu geceyi de. Görsen hepsi birer pırlanta.” dedi.“ Çiçeğini hep saklayacağım, nereye gidersem yanımda olacak.” dedi, gözlerindeki yaşları silerken. Yarın sabah ilk otobüsle memlekete döneceğini, bir haftalık tatilden sonra yeni görev yerine geçeceğini söyledi. Ben tek bir cümle edemeden, sadece gözlerimle onaylayıp vedalaştım. Kalbimdeki siyah, gözlerime; içimdeki yangın, gözbebeklerime vurdu. Lojmana dönene kadar yol boyunca hıçkıra hıçkıra kimseye belli etmeden ağladım. Avluda Veysel hocam karşıladı beni, uyumamış gönlündeki sıkışıkla beklemiş o saate kadar.
Anlattım olanı biteni, ellerimi aldı ellerinin arasına;“ kısmet, evlat. Senin de nefs imtihanın buymuş.” dedi.“ Süveyda” dedi,“ gönlündeki kara sevda artık.”
“ Kısmet” dedim gözyaşlarıma hakim olmaya çalışırken, Süveyda sınavını kaybetmiş olarak bu nefs uykusundan uyandım. Abdestimizi alıp sabah namazına durduk. Kulağımda Bilal-i Habeşi( R. A.)’ n mirası; namaz uykudan daha hayırlıdır.

24

7. Sayı Göç