Atılım
Kongresi
Bülteni
29 HAZİRAN 2014
Bir siyaset geleneğinin kongresi
TKP’nin kurucu iradesinin ifadesi olan
tezler, 1980’lerin ilk yarısında geliştirilmeye başlanmış ve 1986 yılında Gelenek dergisinin çıkışıyla sol kamuoyuyla buluşmuştur. Aynı dönemde, bu
tezler detaylandırılarak yeniden üretilmiş ve sistematik bir doğrultu oluşturulmuştur. Zaman içerisinde, toplumsal ve siyasal gelişmelere bağlı olarak
benimsenen güncel siyasi analiz ve
duruşlarla kurucu tezler arasında tutarlılık ve simetri olduğu defalarca kanıtlanmış bulunmaktadır.
Ancak siyaset, doğası gereği, somuttur ve özellikle dışarıya dönüktür. Siyasi akıldan kastedilen de hazır tezler
yelpazesinin arada sırada yenilenerek
dış dünyaya servis edilmesi değildir.
Siyasi akıl, tanımı gereği, iletilebildiği
ve etkili olabildiği ölçüde gerçek anlamda siyasallaşır ve ağırlık kazanır.
TKP’nin siyaset yapma iradesi, örgütlenme, birimlerin çalışma biçimi, süreç ve yetkinliklerin gelişimiyle paralel
olarak ve esasen toplumsallaşmayı
amaçlayan bir doğrultuda olmak durumundadır.
Bu doğrultuda atılan adımlar arasında soL gazetesinin “Kaybedenler
Kulübü” manşetiyle çıkışı, Türkiye’nin
AKP’nin biçtiği deli gömleğine sığmayacağı tespiti, 29 Ekim Kadıköy mitingi, dışa dönük açılım denemeleri,
Sol Cephe arayışı ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde meşruiyet konusunu
merkeze almak sayılabilir. Kısmen iç
sorunlar, kısmen diğer siyasi aktörlerin tercihleri, bu arayışların etkisini
sınırlamıştır.
Ancak bu adımların hepsi doğru yönde atılmış adımlardır ve Türkiye siyasetine müdahale etme arayışının
parçalarıdır. TKP’nin yüzünü sola açık
geniş kesimlere dönmesi ve iç işleyişini, örgüt ve kadro yapısını bu kaçınıl-
maz ve vazgeçilmez stratejiye uygun
biçimde yeniden yapılandırması gerektiği açıktır.
Atılım Kongresi “bu badireyi de atlatalım, sonra bakarız”, “kongre hele bir
geçsin, düşünürüz” yaklaşımını benimsememektedir. Partideki sorunları
partinin sola açık kitlelerin içinde hızla
etkili olabilecek bir siyaset üretimi ve
siyasal iletişim hamlesiyle aşmaktan
başka yol yoktur. Olaylar hızlı gelişirken, Türkiye solunun en önemli ve
tutarlı bileşeni olan TKP’nin uzun bir
süre içe dönük kalması kabul edilemez. Dar anlamda bile aylarla ölçülen
bir sürenin kaybedilmiş olması hepimizi yaralamıştır. Belli ölçüde bir içe
dönüklük ve yenilenme sürecinin yaşanması, çok kısa vadede kaçınılmaz
olsa da, bu sürece siyasetin ve dışa
dönük tezlerin canlı bir iç yaşamla aktif biçimde tartışılarak benimsenmesinin yol göstermesi gerektiği ortadadır.
Siyasi akımların en radikal ve merkeziyetçi, disiplinli olanlarında bile, sonradan şablon haline getirilmiş resmi
anlatılarda gözden kaçırılan, canlı ve
tartışmalı bir entelektüel ve politik hayat vardır. Başka türlüsü iddiasızlığın
ve çözülmüşlüğün açık kanıtıdır. Canlı ve tartışmalı, hatta patlamalı bir iç
hayata ihtiyacı olan hareketler tam da
dışarıyla, hareketi saran ilk ve ikinci
halkalarla iletişim kurmanın, giderek iç
içe geçmenin yollarını aramak için bu
tür bir dinamiğe ihtiyaç duyarlar. Duymuyorlarsa, öz dinamikleri de sönmeye yüz tutmuş demektir. Tartışmaların
gerçek olması bu nedenle çok önemlidir. Aynı tematiğin etrafında varyasyon denemek, arzulanacak, ihtiyaç
duyulacak, yani gerçek bir siyasi ve
entelektüel faaliyet sayılmaz. Bununla, siyasi hareketlerin bir tür agora,
forum sayılması gerektiği düşüncesi
arasında dağlar kadar fark vardır.
TKP, hem Haziran sonrası ortaya bütün netliğiyle çıkan dinamiklerin ve
olanakların, hem de bu faktörlerin
sınırlarının farkındadır. Yerel ya da
yerel olmasa bile, kısmi toplumsal
ve siyasal dinamiklere pasif biçimde
uyum sağlamak, TKP’nin siyasal anlamıyla örtüşmeyecektir. TKP, Haziran
2013’ten bugüne kadar geçen süre
içinde yaşanan hayal kırıklıklarının hayale dönüştürülmesini siyasi bir çizgi
olarak göremez. TKP, 15-16 Haziran 1970 sonrası yaşanan trajedinin,
2013 Haziranı’na ayağını basarak bir
fars biçiminde tekrar etmesini asla
hoş göremez. Gerçek sorunların inkar
edilmeyen varlığı, siyaseten farklı bir
üslup, yöntem ve bunun ima ettiği örgütlülük tarzını benimseyen ve yeterli
görenlerle, bu şekilde amaçtan giderek daha da uzaklaşılacağını uzun
zamandır görmekte olanlar arasındaki
farkı azımsamak ve azımsatmak için
kullanılamaz. Evet, ayrılık son derece
siyasidir. Bir tarafın tezlerini alışılagelmiş biçimde açıkça ifade etmemesi,
ayrımın yapay, siyasi değil örgütsel,
giderek de bir şeflik sorunu olduğu
iddiasına temel oluşturamaz.
Sosyalizm postmodern bir proje olmadığı gibi, arkaik bir proje de değildir. Sosyalizm tam anlamıyla modern
bir projedir ve Aydınlanma’nın çocuğudur. TKP’nin kentli bir parti olmasından kastedilen budur. TKP’nin
kadro bileşimi tarif edilirken, kentli
ve modern bir kültürel oluşumun öne
çıkacağını söylersek, bunu söylemiş
oluruz. «Kültürel» tanım denen şey
tamamen siyasi bir tanımdır.
Emekçiler geniş bir kategoridir. İşçi
sınıfı da 1980 öncesinin işçi sınıfı
olmaktan çok uzaktır. Son 35 yılda
dünyada ve ülkemizde kapitalizmin
değişen dinamiklerini izleyen hiç
kimse, Haziran’da yansıyan tekdüze