2
TKP Atılım Kongresi Bülteni
TKP Atılım Kongresi’ne doğru…
Partimize sahip çıkma iradesi
1. Partimizde yaşanan kriz, partimizin
devrimci misyonunun, sınıf karakterinin, programının, ilkelerinin, siyaset
kültürünün ve bütün bunların ötesinde
komünist bir parti olma niteliğinden
gelen özelliklerinin sorgulanmasına,
üyeler arasında bu başlıklarda tereddüt ve eleştirilerin yayılmasına neden
olmuştur. Temel karakteristikleri tartışmalı hale getirilen bir partinin likide
olacağı açıktır. Bu likidasyonu durduracağız.
2. Partimizin siyasi hattı, yaşanan
bütün kritik dönemeçlerde defalarca
doğrulanmıştır. Bu hattı sorguya açan
bir tartışmadan çok, neden toplumsal siyasette yeterince etkili olamadığı
üzerinde durulmasına ihtiyacımız vardır.
3. Türkiye Komünist Partisi, uzun süredir, önderlik mekanizmalarının aşınması sorunu yaşamaktadır. Bu aşınmanın en çarpıcı yansıması, Partinin
iç yaşantısında verimsizlik, atalet, siyasetten kopukluk, mekanikleşme olarak gözlemlenmektedir. Parti yönetimi
siyasi değil teknik bir “iş” olarak algılanır olmuştur. Partimizde herhangi bir
görev verilmeyen, rol üstlenmeyen, örgütü belirsiz bırakılmış üyelere her yerde rastlanmaktadır. Verimsizlik sorunu
tek tek üye ve yöneticilerin suçu olarak
görülemez, kişiselleştirilemez, birilerinin sırtına yüklenemez. Ancak, gelinen
noktada, kimi arkadaşlarımızın siyasal
önderlik misyonunun taşıyıcısı olmaktan çıktıkları görülmektedir. Partimizdeki taraflaşmanın başlıca taşıyıcısı
da bu unsurlar olmuştur. Söz konusu
unsurların, önderlik sorununu “partiyi
kimlerin yöneteceği” düzeyine indirgemeleri, aşınmayı kanıtlamaktadır.
4. Bu tablo, kadro kaynaklarındaki kurumanın ürünüdür. Partimizin örgütsel,
siyasal, insani ve teorik gelişkinliği olan
kadrolar yetiştirmesi, yaşamsal ve acilen çözülmesi gereken bir sorun haline
gelmiştir. Sorunun esas kaynağı Türkiye’nin gericilik yıllarıdır. Partimiz, bu
yıllarda mücadelesini iddialı ve enerjik
biçimde sürdürme çabalarının bedelini
ödemiştir. 2000’lerin ortalarından bu
yana cumhuriyetçi, yurtsever direniş
hatlarının kırılması, partimizi siyaset
alanında geriletmedi. Tersine, İkinci
Cumhuriyet’in ilanı olarak yorumladığımız 2011 seçimlerinden sonra, TKP
kısa sürede göz kamaştırıcı bir siyasi
atak gerçekleştirebildi. Bu zorlu dönemin bedeli, yoğun olarak, partinin kadro dinamiklerinde yaşanan yıpranma
halinde ortaya çıkmıştır. Türkiye Komünist Partisi bu alanda önlem almayı başaramamış, kolektif liderlik anlayışıyla
merkezi kadro birikimini güçlendirmeyi, Örgüt Konseyi denemesiyle partide
ön alıcı bir omurganın biçimlendirilmesini denemiş, ancak elde edilen sonuç
yetersiz olmuştur.
5. Partimizin kolektif önderlikteki ısrarından, “lider” arayışlarına, “lider kültü”
yaratma girişimlerine prim vererek geri
çekilemeyiz. Partimizin çeşitli sıfatlarla
konumu güçlendirilmiş liderlere değil,
içi tam anlamıyla doldurulmuş bir kolektif yönetim anlayışına gereksinimi
vardır. Bu anlayışın toplumda karşılığı
olmadığı doğru değildir. Tersine, Türkiye toplumu, özellikle Haziran Direnişi’yle birlikte kişisel liderliklere biat kültürünü terk etmiştir. Parti, kolektif liderliğin neden daha etkili ve sağlıklı olduğunu, kendi içine değil, bütün topluma
ve başta emekçi sınıflara anlatmalıdır.
6. Partimiz her açıdan gelişkin kadrolara sahiptir. Ancak, parti yönetimindeki siyasetsizleşme eğilimi, bu unsurların partide sorumluluk almaması
ve öne çıkmamasıyla bütünleşmiştir.
Siyaseti, yönetme fiilinin içine yerleştiremeyen arkadaşlarımızda aydın düşmanlığı gözlemlenmeye başlamıştır.
Partimizin işlevlendirme, cesaretlendirme, rol tanıma ve katılım mekanizmaları işlemez hale gelmiştir. Bu mekanizmalar, yeniden ve gerçekçi bir biçimde
ele alınarak oluşturulmalıdır.
7. Partideki kadro erozyonu, partinin
siyasi, ideolojik ve teorik temellerini
tehdit etmektedir. Partimize yakışmayan savrulma ve tartışmalar kadar
önemli olan, bu tabloyu fark etmeyen
üyelerin sayısındaki artıştır. Türkiye Komünist Partisi, siyasal içeriğe duyarlılığını yitiren, ideolojik ve siyasal birlikten
ayrı düşenleri kanıksayan bir zemin
kaymasına sahne olmuştur.
8. Partimiz, zengin olanaklar barındıran ama siyaset alanı dejenere olmuş
bir ülkede devrimi aramaktadır. Bu
arayış, inceltilmiş bir stratejiye dayanmalıdır. Türkiye Komünist Partisi giderek genişleyen, uyumlu, siyaset üretiminde güçlü, kurul çalışmasına sadık,
yoldaşça güven ilişkisini tesis eden bir
kadro kuşağına ihtiyaç duymaktadır.
9. Partiye devrimci karakterini veren,
siyasi hedeflerimiz, kendini nesnel gerçeklikle sınırlamayan iradi müdahalelerimiz, ortalamacılıktan uzak duruşumuz ve özgüvenimizdir. Son yıllarda bu
noktalarda bir dizi açık verdiğimiz doğrudur. Ancak buradan hareketle tarzımızın sorgulanması kabul edilemez.
10. Türkiye’de sosyalizm mücadelesi, hem kadro hem de toplumsallaşma
kaynaklarını yeniden gözden geçirmek
ve ülkedeki kentlileşmenin boyutlarını
ve sonuçlarını hesaba katmak durumundadır. Partimiz Türkiye’deki sınıfsal
değişimin gerisinde kalmış, işçi sınıfı
içindeki örgütlenme hedef ve araçlarını eskimiş veriler ve alışkanlıklarla
tanımlamaktan kurtulamamıştır. İşçi
sınıfı partisi olabilmek için cesur ve yaratıcı adımlar atılmalı, eğitilmiş ve kentli
emekçi toplamın yarattığı ideolojik ve
kültürel karmaşayı sosyalist devrim
mücadelesi lehine çözen açılımlar için
kollar sıvanmalıdır. Geleneğimizin değerlerine, kimliğine sahip çıkan, ayaklarını özellikle son yıllarda oluşmuş siyasal birikime basan, kadrolaşma sorunlarını çözme yoluna giren iddialı bir
parti, bu görevin altından kalkacaktır.
11. Partimizin kadın yoldaşları dışlayan yapısının kırılamamasının faturası,
yalnızca toplumsal koşullara çıkartılamaz. Siyasal önderliğin yerini teknik
yöneticiliğin alması, toplumda yerleşik
yönetme alışkanlıklarının parti içinde
yeniden üretilmesinin önünü açmaktadır. Konunun çözüme kavuşturulması,