‘’Biz balıklar neden sessiz kalırız?’’
1- Diyecek bir şeyler olmalı, merhaba gibi. Nasılsın’a bir cevap, neler yapıyorsun’a bir
tepki... (Bu, bir gün yüzü manifestosu, güzel filmlerdeki son sahne özlemidir. Ne olur bir
şeyler söyle, ne halt ettiğimi biliyorum ama artık geçti çağrısı gibi bir şeydir ki, aslında yeri
de değildir, değil mi?)
2- Sonra her ne düşüneceksen düşündür. Peşinden koşan biri ya da bir delidir. Hem
yaşlanıyoruz değil mi giderek? Mimarinin yıkıntılarından arda kalanlara müze vitrini,
nasibini bulanların göğe kalkmış elleri ya da bu bir ‘’ne olur konuş’’ süsü...
3- Öyle olsun ki, en umursamaz halinle, sinir bozukluğuyla gül. Geçmiş bütün bayramları,
kandilleri en baştan kutla. ‘’Ne diyor bu çocuk!’’ de ama sonra ne olur konuş benimle...
4- Yaraya doğrudan basılan tentürdiyot gibi yanlış alanlara tutulmuş çocuk bu. Şimdi
kanıyorsa hala... Ne olur konuş benimle, eğer bunları okuyorsan. Çünkü bu bir protesto.
5- Ne olur, oradaysan ve dizlerimdeki kabuğun en az senin kadar büyüdüğünü anladıysan
konuş benimle. Geçmiş gün tümörünü ve kinini eritemediysem, bunu başarısız sulu
şakalarımın çözemediği katı espriler olarak farz et ve konuş benimle. Bir şans daha’lık
bir şeyler olmadığını bilen ama misketlerini göstermek için hâlâ peşinde olan bir çocuk için
yüzünü dön... Konuş benimle...
6- Ne olur, Allah aşkına konuş benimle...
Her ne olduysa, içinde duramayan bu şeyin eskilere ait olduğunu
anladı. Yazdıklarındaki sapmalar açıkça görülüyordu. Bunları balıklara
yazmamıştı. Balıklar içinde susmuş bir yükün mührüydü...
Devam edebilir…
28