Kalabalık Ağustos 2013
Sınırın Güneyinde,
Güneşin Batısında
Haruki Murakami
“Muhtemelen” sınırın güneyinde bulabileceğiniz bir kelimedir. Asla güneşin batısında değil.
“Dönecek misin?”
“Muhtemelen.”
Bir gülüş her şeyi yatıştırabilir ya da her şeyin yolunda gideceğinin habercisi olabilir miydi? Kitabın ana kahramanları
olan Hacime ve Şimamato’nun birbirlerine karşı hissettikleri duygu tam olarak buydu. Kitap geçmiş yaşantılara, Japon
kültür ve değer ve yargılarına oldukça yer vermiş. Kitabın yazarının müziğe olan ilgisi her satır arasında seziliyor.
Plakların özenle satın alınması her çalınıştan sonra silinip yerine koyulması gibi hususlara değinen yazar, plaktan
kulağa gelen o eşsiz sesi okuyucunun da kulaklarına getiriyor.
Kitabın ana kahramanları dönemin özelliğine göre çok az rastlanan bir benzerliğe sahiptir. İkisi de tek çocuktur.
Bu tek çocuk olma unsuru ikisini bir araya getirmiştir. Şimamato’nun aksayan ayağı çocuklara dalga malzemesi olurken
Hacime için durum farklıdır. O Şimamato’nun durumunu hep olgunlukla karşılamıştır.
“ O zamanlar bilmiyordum. Birini tekrar düzelemeyecek kadar kötü kırabileceğimi. İnsan sadece var olarak diğer bir
insanda dönüşü olmayan ağır yaralar açabiliyordu.”
Aldatan erkeğin ihanetinin ilk sözüydü bu. Kitap boyunca
ihanet art ara sürüp gidiyor. Şimamato’yu başkalarında
arama çabası onu yorduğunda ihanetlerine de ara veriyor.
Aldatmak, aldatılmak olguları sizi bir süre düşündürüyor.
Sevdiğini bulmak için çırpınan bir adama kızamıyorsunuz.
Ama iş 2 çocuğu bırakma raddesine kadar gelince sanırım
herkes ana karaktere artık durmalısın diyecektir. Yazar
da öyle düşünmüş olmalı ki kitabın sonunu