Kalabalık Dergi Kalabalık Dergi 3. Sayı | Page 21

Kalabalık Temmuz 2013 Bir de suları hep açık bırakıyorsunuz, ne olacak ki azıcık şu diyorsunuz da bizim için okyanus onlar, milyarlarcamızın yaşamına denk geliyor her dakika dünyada boşa akan su. Evde hadi neyse de sokaklardaki suya bedava diyorsunuz, faturasını ödemediğiniz elektiriğe de, hatta bütün enerji kaynaklarına bedava diyorsunuz, duyuyoruz. Oysa topluma mal olmuş hiçbir kaynak bedava değildir! Karamsar olmak istemem ama bu mantıkla giderse bu tür, daha çok kirlenecek bu dünya, çok yazık olacak doğaya. Unutmamak gerekir ki; bir ağaç bir ağaçtır, ne olacak bu bir ağaç olmasa deyip kese kese ağaçları yeşil kalmayacak yakında buralarda, bir parça kağıttan, bir tane pet şişeden bir şey olmaz diye düşünerek her yeri atık kağıt, çöp dolduracaklar. Dünyayı ben mi kurtaracağım, felsefesiyle, geri dönüştürülebilecek onca atık boşa gidiyor, bir daha geri gelmeyecek enerji kaynakları yok oluyor. Ey insanlar ne yapabilirim ki ben demeyin; çöpümü ayırmasam, dışarı atsam, çöp kutusunu aramakla uğraşmasam nasıl olsa herkes böyle yapıyor, diyorken bir yandan da geri dönüşümü, üç damla suyu, beş dakka yanan lambayı hesaba katsam ne olacak kimse bunu yapmıyor, diye düşünüyorsunuz. Bazılarınız da ne olacak Dünya’nın dörtte üçü su, diyor. Bu suların yalnızca %1’ine ulaşabildiğimizi biliyor muydunuz peki? Bu arada sanmayın ki bilmiyoruz; geri dönüşüm denen bir şey var; kimsenin umursamadığı. Oysa geri dönüşüm tesislerinin oraya yiyecek aramaya giden bir arkadaş dedi ki; gazete kağıdı 5 ile 8 kez yeniden kullanılabiliyormuş, bir ton gazete kağıdının geri kazanılması 17 ağacın kesilmesini önlüyormuş ve yetişmiş bir ağaç günde 17 kişinin oksijen ihtiyacını karşılıyormuş, üstelik eski kağıtlardan yeni kağıt elde etmekle % 50 enerji korunmuş oluyormuş! Yani umursanmayacak, göz ardı edilecek bir şey değil bu, büyük, çooook büyük!! Küçük değilsiniz ki siz, dev gibisiniz! Yapabilecekleriniz dev gibi, neden bunu kötüye kullanıyorsunuz? Hiç düşünüyor musunuz; ne olacak bu bir parça kağıdı yere atsam diyerek sokakları, ovaları çöpe dönüştürüyorsunuz, damlayan musluğu, gereksiz yere yanan lambayı umursamayarak tonlarca suyu, enerjiyi kaybediyorsunuz, demek ki; aynı mantıkla geri dönüşüm tesislerini ağzına kadar doldurup milyonlarca ağacı kurtarabilirsiniz, tonlarca suyu, enerjiyi koruyabilirsiniz. Bazen düşünüyorum da siz ya körsünüz ve bu yüzden göremiyorsunuz ya da gözünüzde küçültüyorsunuz atıklarınızı, geri dönüşümün önemini, israfın ne kötü bir şey olduğunu, bu dünyaya sahip çıkmak zorunda oluşumuzu çünkü bundan başka gidip yaşayacak hiçbir yerimiz olmadığı gerçeğini. Bilmem bir başka tür var mıdır böyle yaşadığı çevreyi, elindekileri önemsemeyen, sonsuz kaynaklarla dolu bir dünyada yaşadığını sanıp israf eden, etrafını kirleten, diğer canlılara zarar veren? Geçen gün bir konuşmaya tanık oldum; bir tanesi diğer bir tanesini yere çöp atarken görünce neden böyle yaptığını sordu, cevap olarak da “Ne olacak bacım, herkes atmış.” cümlesiyle karşılaştı. Keşke kendinizi, yaptıklarınızı, yapabileceklerinizi bizim gözlerimizden görebilseniz, o bir damlacık su, bir saniyecik boşa yanan lamba, ocak, eliniz kadar bir parça kağıt, küçücük bir şişe, dediğiniz şeylerin kocaman olduğunu anlasanız... Keşke ne denli dev gibi yaratıklar olduğunuzu, doğada yarattığınız yıkımı ve isteseniz bunu büyük bir hızla telafi edebileceğinizi, çevreyi korumak ve geri dönüşümü desteklemek gibi sosyal sorumluluklarınızı yerine getirseniz dünyamızı çok daha güzel bir yere dönüştürebileceğinizi farketseniz. Gerçekten keşke kendinizi bizim gözlerimizden görebilseniz; bize, doğaya, kendinize yaptıklarınızın ne denli büyük olduğuyla yüzleşseniz. Gizem KAYAHAN 21