Kalabalık Temmuz 2013
Bir de suları hep açık bırakıyorsunuz, ne olacak ki azıcık
şu diyorsunuz da bizim için okyanus onlar,
milyarlarcamızın yaşamına denk geliyor her dakika
dünyada boşa akan su. Evde hadi neyse de
sokaklardaki suya bedava diyorsunuz, faturasını
ödemediğiniz elektiriğe de, hatta bütün enerji
kaynaklarına bedava diyorsunuz, duyuyoruz. Oysa
topluma mal olmuş hiçbir kaynak bedava değildir!
Karamsar olmak istemem ama bu mantıkla giderse bu
tür, daha çok kirlenecek bu dünya, çok yazık olacak
doğaya. Unutmamak gerekir ki; bir ağaç bir ağaçtır, ne
olacak bu bir ağaç olmasa deyip kese kese ağaçları yeşil
kalmayacak yakında buralarda, bir parça kağıttan, bir
tane pet şişeden bir şey olmaz diye düşünerek her yeri
atık kağıt, çöp dolduracaklar.
Dünyayı ben mi kurtaracağım, felsefesiyle, geri
dönüştürülebilecek onca atık boşa gidiyor, bir daha geri
gelmeyecek enerji kaynakları yok oluyor.
Ey insanlar ne yapabilirim ki ben demeyin; çöpümü
ayırmasam, dışarı atsam, çöp kutusunu aramakla
uğraşmasam nasıl olsa herkes böyle yapıyor, diyorken
bir yandan da geri dönüşümü, üç damla suyu, beş
dakka yanan lambayı hesaba katsam ne olacak kimse
bunu yapmıyor, diye düşünüyorsunuz.
Bazılarınız da ne olacak Dünya’nın dörtte üçü su, diyor.
Bu suların yalnızca %1’ine ulaşabildiğimizi biliyor muydunuz peki?
Bu arada sanmayın ki bilmiyoruz; geri dönüşüm
denen bir şey var; kimsenin umursamadığı. Oysa geri
dönüşüm tesislerinin oraya yiyecek aramaya giden bir
arkadaş dedi ki; gazete kağıdı 5 ile 8 kez yeniden
kullanılabiliyormuş, bir ton gazete kağıdının geri
kazanılması 17 ağacın kesilmesini önlüyormuş ve
yetişmiş bir ağaç günde 17 kişinin oksijen ihtiyacını
karşılıyormuş, üstelik eski kağıtlardan yeni kağıt elde
etmekle % 50 enerji korunmuş oluyormuş! Yani
umursanmayacak, göz ardı edilecek bir şey değil bu,
büyük, çooook büyük!!
Küçük değilsiniz ki siz, dev gibisiniz! Yapabilecekleriniz dev gibi, neden bunu kötüye kullanıyorsunuz? Hiç
düşünüyor musunuz; ne olacak bu bir parça kağıdı yere
atsam diyerek sokakları, ovaları çöpe
dönüştürüyorsunuz, damlayan musluğu, gereksiz yere
yanan lambayı umursamayarak tonlarca suyu,
enerjiyi kaybediyorsunuz, demek ki; aynı mantıkla geri
dönüşüm tesislerini ağzına kadar doldurup milyonlarca
ağacı kurtarabilirsiniz, tonlarca suyu, enerjiyi
koruyabilirsiniz.
Bazen düşünüyorum da siz ya körsünüz ve bu yüzden
göremiyorsunuz ya da gözünüzde küçültüyorsunuz
atıklarınızı, geri dönüşümün önemini, israfın ne kötü
bir şey olduğunu, bu dünyaya sahip çıkmak zorunda
oluşumuzu çünkü bundan başka gidip yaşayacak hiçbir
yerimiz olmadığı gerçeğini.
Bilmem bir başka tür var mıdır böyle yaşadığı çevreyi,
elindekileri önemsemeyen, sonsuz kaynaklarla dolu bir
dünyada yaşadığını sanıp israf eden, etrafını kirleten,
diğer canlılara zarar veren?
Geçen gün bir konuşmaya tanık oldum; bir tanesi diğer
bir tanesini yere çöp atarken görünce neden böyle
yaptığını sordu, cevap olarak da “Ne olacak bacım,
herkes atmış.” cümlesiyle karşılaştı.
Keşke kendinizi, yaptıklarınızı, yapabileceklerinizi bizim
gözlerimizden görebilseniz, o bir damlacık su, bir saniyecik boşa yanan lamba, ocak, eliniz kadar bir parça
kağıt, küçücük bir şişe, dediğiniz şeylerin kocaman
olduğunu anlasanız... Keşke ne denli dev gibi yaratıklar
olduğunuzu, doğada yarattığınız yıkımı ve isteseniz
bunu büyük bir hızla telafi edebileceğinizi, çevreyi
korumak ve geri dönüşümü desteklemek gibi sosyal
sorumluluklarınızı yerine getirseniz dünyamızı çok daha
güzel bir yere dönüştürebileceğinizi farketseniz.
Gerçekten keşke kendinizi bizim gözlerimizden
görebilseniz; bize, doğaya, kendinize yaptıklarınızın ne
denli büyük olduğuyla yüzleşseniz.
Gizem KAYAHAN
21