Kalabalık Dergi Kalabalık Dergi 3. Sayı | Page 14

Kalabalık Temmuz 2013 İyi Şanslar Umudum Süreyya 27 yaşına kadar küçük bir kız çocuğuydu. 27 yıl büyümeye çalışmış, başaramamıştı. Hayatta bir anneciği bir babacığı bir de sokakta ölmek üzereyken bulup iyileştirdiği kara kedisi vardı. Kızıla çalan kahverengi saçları ve bal rengi gözleri vardı. Hiç âşık olmamıştı. Aşka bir bilinmezlik gibi bakardı. E haklıydı. Geçimini çocuklar için yazdığı hikâyeleri yayımlayarak sağlardı. Edebiyat koca bir deryaydı, akmasa da damlardı. Boş zamanlarında kahve yapar filmlere ağlardı. Filmlere, kitaplara ağlayan şunun şurasında kaç kişi kalmıştı. Süreyya ilk önce özgürdü. Kahvesini nasıl içeceğine, uyuyacağı yastığın sertliğine, o gün yemek istediği yemeğe, seveceği insana, yapacağı işe, yaşayacağı yere kadar ne varsa kendi karar verirdi. Bir insan için ne kadar büyük ve küçük karar varsa hepsini kendi vermişti. Anne babası en çokta bu yüzden onunla gurur duyarlardı. Evlatları kendi hayatına sonuna kadar hakimdi. Yalnız kader ne getirir ne götürür bilinmezdi. Öyle ki Süreyya 28 yaşına girdiği gün bir daha asla küçük bir kız çocuğu olamayacaktı. Süreyya, eylül ayının, gecesinin ve gündüzünün eşit olan gününe uyanmıştı. 23 Eylül onun doğum günüydü. Bu günden sonra Süreyya için gece hep daha uzun olacaktı. Evvel gece annesi aramış annesi aramış yarın erkenden kahvaltıya çağırmıştı. Doğduğu günü kızına doğurduğu günü kendisine bayram edecekti. Eğer yaşasaydı… Süreyya kapıdan çıkartılan iki torba cansız bedene bakamadı. Gaz sızıntıs