Kalabalık Dergi Kalabalık Dergi 1. Sayısı | Page 30

Kalabalık Mayıs 2013 Algılamak neye göre, kime göre? Hiç bir bilgiye sahip olmadan yaşamamız nasıl mümkün degilse, bilgiye ulaşmak için algılamak gibi önemli bir yeteneğe sahip olmamız gerekmektedir. Duyu organları tarafından algıladıklarımız beyine gelip burada işlenirse biz o bilgiyi algılamış, idrâk etmiş oluruz. Nitekim her canlı aynı şekilde mi algılar ? Hiç sanıyorum... Nedeni çok açık ; algılamak için ilk basamak olan duyularımızın kapasitesidir. Her canlının kendine ait bir kapasitesi var ve biz bu kapasitelerden habersiz şekilde kendimizi üstün ırk sayarak, merak dahi etmiyoruz. Ne yazık... Hayvanların duyu kapasiteleri nelerdir ve ya bizim algılıyamadığım nice farklı frekansı nasıl algılıyorlar ? Bir çok bilimadamı bu konu üzerine milyonlarca araştırma yapmış, hayvanlar aleminin büyüklüğü göz önüne alındığında çok az veri elde edilebilmiştir. Bunun nedeni bizim hayvanlara göre duyu açısından kısıtlı algı yeteneğimizle bu bilgileri pekte kolay çözümleyemememizdir. Araştırmaların bile yetersiz kaldığı bu konudan kaçmak yerine üzerine gidip, belki de hiç tahmin etmediğimiz nice güzellik ve özellikler furyasına şahit olabiliriz. Egzotik bir orman kuşu bizim gördüğümüz renkleri daha canlı, ayırmakta zorlandığımız renk tonlarını kolaylıkla ayırabiliyorsa biz burda nasıl bir üstünlükten bahsedebiliriz ? Bunun yerine duyulabilecek tek şey kıskançlıktır. Küçük bir titreşimi bile o çelimsiz, kıl gibi bacaklarıyla çok hassas şekilde işitebilen böceklere farkından olmadan gönderdiğimiz tüm mesajlar ne gibi anlamlara çıkıyor olabilir ? Ya da bir baykuşun gece avlanmaya çıktığı esnada duyduğu küçücük bir çıtırdı bile onun için hayati öneme sahipken bizim algılarımızı tamamiyle sıfır noktasına iten bir nitelikte olmasına karşı çıkabilir miyiz ? 30