INmagazine Özel Sayısı TEİD 10. Yıl Özel Sayısı | Page 82

DOSYA / Sosyal Psikoloji
80
Peki bu iki deneyden kurumsal yönetim ve yolsuzluk konularında ne gibi sonuçlar elde edebiliriz ? Aktardığımız iki öncü araştırmada otorite kimi zaman doktor kimi zaman ise beyaz önlüklü gözetmendir . Ancak bu otorite figürü kolaylıkla başka alan ve mesleklere transfer edilebilir . Bu itaat ilişkisinin , iş dünyasında çalışanın yöneticisine , yöneticinin de yönetim kurulu üyesine olan itaati ile benzer özellikler taşımadığını nasıl iddia edebiliriz ki . Peki itaat ne kadar ileri gidebilir ? Ölümcül oranlarda elektrik veren düğmeye basmak veya hastaya zararlı olacağını bile bile ilacı vermek iş dünyası için de geçerli olabilir mi ? Söz konusu deneyler bize gösteriyor ki , sıradan değerlere sahip insanlar bile büyük zararlar verecek eylemlere aracı olabiliyorlar . Çok az insan otoritenin kendilerine yapmayı emrettiklerine karşı koyabiliyor . Baskı altında otoriteye itaat zorunluluğu çoğu zaman etik davranışların göz ardı edilmesine sebep oluyor . Söz konusu deneyler bize otorite ve liderliğin kurumların etik değer ve kurallarına bağlılıkları üzerinde oynadıkları rolün önemini açık bir şekilde gösteriyor . Kurumlarda yerleşmiş bir liderlik veya otorite anlayışı , kurumun etik iş yapmasına olumlu veya olumsuz etkide bulunabilir . Eğer lider ve yönetim otorite olarak kartlarını etikten yana kullanırsa kurum etik bir kültür oturtabilecek ama bunu başaramazsa etik risklerle karşılaşabilecektir . Otorite veya liderliğin , bir kurum içinde pekâlâ pozitif etkileri de olabilir . Fakat negatif etkilerine de mutlaka dikkat etmek gerekiyor . Bir lider diğer çalışanları kendisini takip etmeye teşvik edebilir . Liderliğin olduğu yerde , onu takip edecek insanlar da olacaktır . İşyerlerinde lider , hiyerarşi ve otorite mutlaka sağlıklı yürütülmesi gereken kavramlardır . Fakat liderin arkasına sığınmak , hiyerarşiyi izlediğini düşünmek veya otoritenin emirlerine körü körüne itaat etmek , çalışanların uygulamak zorunda oldukları etik dışı davranışlardan kendilerini sorumlu duymamalarına sebep olabilir ki , bu da daha fazla etik dışı davranış demektir .
DOKTORLARI “ YAP O IĞNEYI ” DEDIĞI ZAMAN , ÖLÜMCÜL OLABILECEK DOZU HASTAYA YAPMAYI REDDEDEN HEMŞIRELERIN ORANIN SADECE % 5 OLDUĞUNU BILMEK SON DERECE ŞAŞIRTICI VE BU TÜM MESLEK GRUPLARI IÇIN GEÇERLI BIR DURUM ...
Mesela bir işin başarılı ile gerçekleştirilmesi için rüşvet vermek gerekiyorsa , bazı bireyler , kurum içi otoriteye itaat ettiğini düşünüp , yaptığı etik dışı davranışı rasyonalize edebilir ve kendini bu negatif durumdan sorumlu görmeyebilir . Güce ve otoriteye sahip bir makamın bu güç ve otoritesini çalışanları üzerinde ahlaki olarak kabul edilmeyecek taleplerde bulunması şekilde kullanması ne etik ne de hukuksal anlamda kabul edilemez ama bu tür hadiseler ne yazık ki çoğu kez iş dünyasında meydana gelebiliyor . Araştırmalara göre , ABD ’ de çalışanların neredeyse üçte biri , yöneticilerin kendilerine kimi zaman etik dışı davranışlarda bulunmaları konusunda ısrar ettiklerini belirtmişlerdir . Konunun iş dünyası özelinde bir başka ve oldukça tehlikeli yanı daha var aslında . Milgram ’ ın araştırmasında , deneklerin deneyi terk etmek için her zaman imkanları vardı ( sonuçta orta-
da sadece 4,5 dolar gibi kimsenin mali durumunu temelden etkilemeyecek bir meblağ bulunuyordu ) fakat iş dünyasında zaten zor buldukları bir işte çalışanlar için böyle bir seçenek çoğu zaman olmayabilir . Üstelik uyguladıkları kararların kurbanlarını da çoğu zaman ne görecekler ne de duyacaklar … İfa edilmesi veya kabul edilmesi uygunsuz taleplere direnmenin yolu , aslında sorumluluk duygusundan kaçmamaktan geçiyor . Kurum için herhangi bir otorite bize bir emir verdiğinde , bunu sorgulamadan yapmanın etik sorumluluğu azaltmadığını benimsemek gerekiyor . Kurum içinde de kanun veya etik dışı davranışlara çalışandan daha yüksek hiyerarşide bir makamın emirleri sebep olsa bile , çalışanların söz konusu kötü sonuçlardan sorumlu tutulacağı anlayışı mutlaka sıkı sıkıya yerleştirilmeli . Özellikle kurum karşısında çoğu zaman güçsüz kalan bireylerin direnebilmesi için , bu tür bir anlayışın yerleşmesini kurumun kendisinin yapmasından başka bir yol yok .
“ KIRIK PENCERELERINIZI ” ACIL OLARAK TAMIR EDIN Sosyal psikoloji araştırmalarının , kurumsal yönetim ve yolsuzluk konularına sıkı sıkıya bağlı araştırmaları bunlarla da sınırlı değil . James Q . Wilson ve George L . Kelling ’ in “ Kırık Camlar : Polis ve Mahalle Güvenliği ” isimli önemli çalışmaları da , toplumsal yapı ve bireyin davranış kalıpları üzerine son derece önemli ipuçları veriyor bizlere … “ Birkaç kırık penceresi olan bir bina düşünün . Camlar tamir edilmemişse vandallar birkaç cam daha kırmaya meyillidir . Sonunda bina boş ise , tüm camları kırılabilir , gecekonduysa belki de yangın dahi çıkarabilirler . Ya da bir kaldırım düşünün . Burada bazı çöpler birikir . Yakın zamanda bu çöpler daha fazla birikir . Sonunda buradaki restoranlar , hatta paket servis yapan insanlar bile çöpleri araba ile poşetler halinde getirerek buraya atarlar ” Yukarıda aktardığımız anlatının ele alındığı Kırık Camlar teorisiyle , bir sistemde bozulan küçük şeylerin , değiştirilip düzeltilmezse bir çeşit zincirleme reaksiyon yaratacağı ve sistemin daha