SOSYAL PSİKOLOJİ |
||||
vatandaşın en büyük ortak özelliği“ sadece ne yaptıklarının hiç farkına varmamış olmaları idi”. Bu tiplerin belki de insanlık tarihinin en büyük canavarları haline gelmesine neden olan şey, düşüncesizliklerinden başka bir şey değildi. Hayatın sıradanlığı içerisinde saf kötülük bile eğer üzerinde düşünülmezse bazen insanlar tarafından fark edilemiyor olabilirdi. Arendt bu konu hakkında tam olarak şunu söylemektedir:“ Hiçbir şey yaptıklarımızı düşünmekten daha önemli değildir.” |
||||
46 |
KESİN BUYRUK VE PRATİK AKIL Eichmann savunmasında kendisine yapılan suçlamaları reddetmektedir. Kendisi sistemin içerisindeki ufak bir dişliden ötesi değildir. Yahudi sorununu da bu görev bilinci ile ele almıştır. Onun için cepheye yiyecek gönderilmesi ile çoluk çocuk demeden masum insanları imha kamplarına göndermek arasında görev bilinci açısından çok da büyük fark yoktur. Kendisi sadece itaat etmekle yükümlü olduğu emirleri gerçekleştirmiştir. Her zaman kanunlara uyduğunu ve görevinin gerektirdiği şeyleri yaptığını iddia eden Eichmann bu körlemesine itaati için“ ölü yıkayıcının elindeki ölü gibi itaatkar olmak” deyimini kullanmaktan çekinmiyordu. Dava sırasında ilginç bir tartışma da Kant’ ın etik anlayışı üzerine geçmişti. Kant’ ın kategorik buyruk tanımına uygun hareket ettiğini iddia eden Eichmann aslında yanılıyordu. Kategorik buyruk kısaca,“ herhangi bir koşul veya şarta bağlı olmadan, sadece objektif olarak zorunlu olan buyruk” olarak tanımlanabilir. Kant için bir eylemin ilkesinin ahlaki bir değere sahip olması, o eyleme yönelik hiçbir eğilimin olmaması ya da tersi eğilimlerin varlığı halinde, eylemin sırf ödeve saygıdan dolayı gerçekleştirilmesiyle ilişkilidir. Kant’ ın kesin buyruk( kategorischer imperativ) dediği yasa ise kısaca,“ Aynı zamanda genel bir yasa olmasını isteyebileceğim şekilden başka türlü davranmamalıyım” ifadesiyle anlatılabilir. Kant’ ın yasa koyucusu bütün insanlık iken, Eichmann hastalıklı bir anlayışla bunun yerine Hitler’ in iradesini yerleştiriyordu. Eichmann bütün insanlığın iradesini Hitler ile değiştirerek aslında |
HER ZAMAN KANUNLARA UYDUĞUNU VE GÖREVININ GEREKTIRDIĞI ŞEYLERI YAPTIĞINI IDDIA EDEN EICHMANN BU KÖRLEMESINE ITAATI IÇIN,“ ÖLÜ YIKAYICININ ELINDEKI ÖLÜ GIBI ITAATKAR OLMAK” DEYIMINI KULLANMAKTAN ÇEKINMIYORDU. SOYKIRIM BU ITAATLE MÜMKÜN OLDU... |
en başta kendisine ihanet ediyordu. Bu konuda Nürnberg yargılamaları sonucu idam edilmiş Polonya Kasabı Hans Frank’ ın sözleri Eichmann ve benzerleri için yeni bir buyruk olmuştu:“ Eyleminizden haberi olmasa da, Führer’ in de onaylayacağı şekilde hareket edin”. Elbette Kant asla böyle bir düşünceyi ileri sürmemiştir. Kant’ a göre insan pratik aklını kullanarak hukukun ilkeleri olabilecek ve olması gereken bir takım ilkeleri bulmaktadır. İnsan, yasalara uymaktan daha fazlasını yapabilir, itaat çağrısının ötesine geçebilir, kendi özgür iradesini hukukun ortaya çıktığı kaynakla özdeşleştirebilir. Kant’ a göre bu kaynak“ pratik akıl” dır. Eichmann’ ın gündelik kullanımında ise bu kaynak Führer’ in iradesidir. Eichmann o çok sevdiği Kant’ ın ödev anlayışını terk etmiş ve Kant ilkelerine göre yaşamaktan gönüllü olarak vazgeçmişti. Bu konuda düşünmeyi de reddederek artık kendi eylemlerinin ustası olmayı |
bırakmıştı. Artık herhangi bir şeyi değiştirmeye muktedir olamayacaktı.
BAZEN SADECE İSTİSNALAR,‘ NORMAL’ TEPKİLER GÖSTEREBİLİR Eichmann’ ın kullandığı dil de oldukça ilgi çekiciydi. Oldukça sıkıcı ve sıradan bir bürokrat olan Eichmann’ ın dili oldukça resmi idi. Bu sebeple sorulara verdiği cevaplar da sanki bir tornadan çıkmış gibi aynı oluyordu. Arendt’ in deyimi ile“ Her zaman aynı şeyleri aynı biçimde ifade ediyordu”. Nazi Almanya’ sında öldürmek, gaz odaları, imha kelimeleri hiçbir zaman kullanılmazdı. Hatta bu kelimeler tabu olarak görülmekteydi. Hiçbir resmi belgede, hiçbir konuşmada bu tür kötü kelimelerden bahsedilmiyordu. Bu tür işler için belirlenen ve kullanılan kelimeler“ nihai çözüm”,“ tahliye”,“ özel muamele” gibi daha masum kelimelerdi. Arendt bu durumu şöyle açıklıyordu:“ Bu dil sisteminin asıl etkisi, söz konusu insanları yaptıklarından bihaber tutması değil; insanların yaptıklarını, cinayet ve yalanlarla ilgili eski,‘ normal’ bilgileriyle aynı kefeye koymalarını önlemesiydi. Her türlü açık fikre, özgür düşünceye veya dile karşı duran“ kötülüğün sıradanlığı” insanlığı felakete sürüklerken bunun sebebi kişilerin saf kötü olması değil, aslında kötülüğü rasyonalize etmeleri ve sisteme direnmeyi bırakmaları idi. Kendilerini özgür iradelerinden, toplumsal vicdandan ve her türlü etik ilkeden kurtulmuş olarak gören Eichmann gibiler artık yaptıkları kötülükler-
|