INmagazine Sayı 9 (Ocak, Şubat, Mart) | Page 47

göre“ Kötülüklerin çoğu hiçbir zaman iyilik ve kötülük hakkında düşünmemiş insanların işidir”. Kötülüğün sıradanlığının hikayesini üst düzey bir SS Subayı olan Otto Adolf Eichmann’ ı tanımadan anlayamayız. Eichmann sıradan bir tutucu ailede dünyaya gelmişti. Mühendis okulunda başarısız olmuş; sıradan bir satış görevlisi olarak sürdürdüğü hayatı, Nazizm’ in Almanya’ daki önemli isimlerinden Ernst Kaltenbrunner’ in önerisi üzerine 1932 yılında Avusturya Nazi Partisi’ ne üye olması ile bambaşka bir yönde ilerlemişti. Polonya’ nın işgali sonrası Gestapo’ nun IV B4 bölümü yani“ Yahudi Sorunu” bölümünün başına geçti.“ Nihai Çözüm” projesinin karargahı olan bu bölümde Eichmann toplama kamplarının yenilenip elden geçirilmesi, yeni kampların açılması, gaz ve tren sistemlerinin geliştirilmesi konuları üzerinde çalıştı.“ Nihai Çözüm” Yahudi nüfusun kitleler halinde yok edilmesini amaçlayan projenin kod ismiydi.
EİCHMANN VE ARENDT 2. Dünya Savaşı’ nın bitimi ile birlikte gözaltına alındığı kamptan kaçıp Arjantin’ e gitti. Orada adını da değiştirerek kendine yeni bir hayat kurdu. 15 yıl sonra insanlığa karşı işlediği suçların artık yanına kâr kalacağını zannederken İsrail Gizli Servisi tarafından kaçırılarak yargılanmak üzere İsrail’ e getirildi. 1961’ de 10 hafta 114 celse süren mahkemenin sonunda davaya 4 ay ara verildi. Daha sonra yapılan yargılamada hüküm verildi. Otto Adolf Eichmann’ ın cezası idam olacaktı. Temyiz duruşmaları ve af talepleri kabul edilmeyen Eichmann 31 Mayıs 1962 tarihinde gece yarısından önce idam edildi. Cesedi İsrail’ i kirletmemesi için özel olarak tasarlanmış bir fırında yakıldı ve külleri İsrail karasularının ötesinde Akdeniz’ e döküldü. Eichmann İsrail’ de idam edilmiş ilk ve tek suçludur. Hannah Arendt ise Nazilerin iktidara gelmesi sırasında üniversitede akademisyen olan Almanya doğumlu bir Yahudi idi. 1933 yılında hocalık yapması engellenen Arendt Paris’ e kaçtı. Ancak Fransa’ nın 2. Dünya Savaşında yenilmesi ve Alman askeri kuvvetlerinin
HANNAH ARENDT, NAZI SOYKIRIMININ EN ÜNLÜ DURUŞMASINI KONU ALDIĞI“ KÖTÜLÜĞÜN SIRADANLIĞI” KITABINDA ŞÖYLE DIYORDU:“ KÖTÜLÜKLERIN ÇOĞU HIÇBIR ZAMAN IYILIK VE KÖTÜLÜK HAKKINDA DÜŞÜNMEMIŞ INSANLARIN IŞIDIR”.
Fransa’ nın bazı bölgelerini işgal etmesi sonucunda, işbirlikçi Vichy Hükümeti tarafından toplama kampına gönderildi. Buradan kaçmayı başaran Arendt ABD’ ye gitti. Orada bir süre vatansız olarak yaşayan Arendt sonunda ABD vatandaşı olabildi. Arendt Nazilerin çektirdiği acılara şahit olmuş bir akademisyen olarak davaya ve Eichmann’ ın kişiliğinin açıkça ortaya çıkmasına oldukça büyük önem veriyordu. Bu nedenle duruşmayı New Yorker dergisi adına takip etmek için gönüllü oldu.
SON DERECE SIRADAN Arendt davayı gözlemlerken soykırım motivasyonları üzerine yazılmış en tartışmalı kavramlardan birini ortaya çıkardı. Arendt kitabının kapanış cümlesinde şöyle der:“ Eichmann duruşmasının son dakikaları, sanki insan nefretinin bize öğrettiği, akla ve mantığa sığmayan kötülüğün sıradanlığı üzerine verdiği dersi özetler gibiydi”. O zamana kadar Nazilerin toplum içinde az rastlanan sosyopat veya psikopatlardan oluşan bir çete olduğu tartışmasız olarak kabul ediliyordu. İçleri nefretle dolu ve şiddete meyilli bu tipler bir ideal uğruna bir araya gelmiş ve tüm suçları bu şekilde işlemişlerdi. Zaten her koşulda şiddete saplanacak insanlardı ve Nazizm onlara bu fırsata kolayca ulaşmayı sunmuştu. Davayı izleyen Arendt ise bu konuda oldukça farklı düşünüyordu. Hannah Arendt’ e göre Eichmann o ana kadar çizilen psikopat Nazi tiplemesinden çok farklı idi. Tamamen sıradan bir vatandaş olan Eichmann belki de milyonlarca Alman’ dan farklı biri değildi. Eichmann’ ı neredeyse sıradan biri olarak tanımlayan Arendt’ e göre aslında bu durum daha da korkunçtur. Eichmann gibi sıradan bir insan bazı koşullarda bu kadar kötülük çamuruna batabiliyorsa, benzer koşullarda her sıradan insan da aynı derecede kötüleşebilecek demektir. Bu içimizde milyarca Eichmann yaşadığının bir göstergesi olabilir. Eichmann ve birçok Nazi yaptıklarını her sıradan insanınki gibi işini iyi yapma, işini kaybetmeme, daha fazla para kazanma ve mesleğinde ilerleme gibi temel ve basit sebeplere dayandırmaktaydılar. İster zorunlu ister gönüllü olarak işine böyle bir bağlılık, kişiyi iyi ve kötü, doğru ve yanlış arasındaki farkı göremez hale getirebilmektedir. Kötülüğün sıradanlığı da böyle ortaya çıkar zaten: Sıradan insanlar herkesin hayatına yön veren temel ve basit hedefler doğrultusunda yola çıkıp-değişen koşullarda işlerini doğru yapmak adına- soykırım gibi bir eyleme bile başvurabilirler( Hannah Arendt’ in Eichmann Davası üzerine Düşünceleri, H. Haluk Erdem). Hannah Arendt’ e göre Eichmann ve Nazi Almanya’ sında çeşitli türde canavarca eylemlere karışmış birçok sıradan
45