INmagazine Sayı 8 (Ekim, Kasım, Aralık) | Page 7

REKLAMIN AMACININ ÜRÜNÜ SATTIRMAK OLDUĞU DÜŞÜNÜLÜRSE, BU REKLAMIN YANLIŞ BIR IÇGÖRÜYE DAYANAN, KÖTÜ BIR FIKIR OLDUĞUNU SÖYLEYEBILIR MIYIZ? METRODA GIDERKEN, YÜZÜNE TEKME ATILAN KADINLARIN OLDUĞU, TERÖRLE IÇ IÇE YAŞADIĞIMIZ BUGÜNLERDE; KORKU IÇERIKLI MESAJLAR VERMEK SAĞDUYULU BIR DAVRANIŞ OLABILIR MI?
edildi. Firma yetkilileri, daha sonra yardımın yalan olmadığını, güvenlik nedeniyle gerçek araçlarının fotoğrafını paylaşılmadığına dair demeç verdi. Ancak halkın tepkisini çekmişti bir kere. Üstelik kültürümüzde, yapılan yardımlarla övünmenin hoş karşılanmadığını, sosyal sorumluluğun bağış anlamına gelmediğini, akıllı bir stratejisi ve sürekliliğinin olması gerektiğini de değerlendirmemişlerdi. Bu işte, işinin ehli iletişimcilerin parmağının olmadığı belliydi.
EVİNİZDE OTURMAZSANIZ … Oyuncak firması Hasbro’ nun“ Yılbaşında Eğlenceyi Dışarda Arama!” başlığıyla yayınladığı reklam filmi de, tecavüzü çağrıştırdığı iddiasıyla, sosyal medya platformlarındaki, binlerce kullanıcı tarafından eleştirildi. Reklamda, Türk filmlerindeki cinsel istismar ve tecavüz sahnelerinden canlandırmalar yer alıyordu. Taksici, vestiyer görevlisi, garson ve tuvalet bekçisi gibi meslekleri yapanlar da, kötü bir imajla yansıtılıyordu. Şirket özür dileyerek, kısa sürede, reklamı yayından kaldırdı. Reklamın amacının ürünü sattırmak olduğu düşünülürse, bu reklamın yanlış bir içgörüye dayanan, kötü bir fikir olduğunu söyleyebilir miyiz? Metroda giderken, yüzüne tekme atılan kadınların olduğu, terörle iç içe yaşadığımız bugünlerde; korku içerikli mesajlar vermek sağduyulu bir davranış olabilir mi? Bu bir şirketin itibarını zedelemez mi? Üstelik bu reklamda yaratıcılıktan da bahsedemeyiz; çünkü fikrin çıkış noktasının, yaklaşık 10 yıl önce Playstation’ ın İngiltere’ de yayınlanan, bol ödüllü global reklam kampanyasına dayandığı da görülebiliyor. Playstation’ ın reklam filminde, insanlara dışarıdaki
restoranlarda yemeklerin pis yapıldığı gösterilerek;“ evinizde oturun, Playstation oynayın” deniyordu. Ancak o reklamda kimse aşağılanmamıştı. İşinin ehli iletişimciler tarafından yapılmıştı.
NASILSA UNUTULMUYOR Bu işte ustalaşmak, üniversitesinden mezun olmakla mümkün değil. O daha başlangıç, ilk adım. Üstelik meslek tercihlerinde doğru bir rehberliğin bulunmadığı ülkemizde; yetişkin eğitimleriyle, kendini geliştirerek, hayallerini gerçekleştirme özgürlüğünün olmasını da doğru buluyorum. Ancak atlanmaması gereken husus, kendini ve vizyonunu geliştirmek, alanlarının en iyilerini gözlemleyebileceği ortamlarda bulunabilmek, çalışarak, deneyimle, adım adım ilerlemek. Ne kadar farklı düşünülürse düşünülsün, iletişim mesleği, güler yüzlü, insanlarla iyi geçinen herhangi birisi tarafından yapılamayacak boyuta çoktan erişti. Günümüzdeki iletişim kazaları, sanıldığı gibi“ nasılsa unutulmuyor”; markalara ve şirketlere çok ciddi, kalıcı zarar verebiliyor. Konunun diğer ve tehlikeli boyutu da, halk üzerindeki etkisi. Etik anlayışa sahip olmayan, kendini de geliştirmemiş, kulaktan dolma, trend olan, nöropsikolojik bilgilerle, bir şeyler yapmak isteyen iletişimcilerin, insanlara önemli zararları dokunabilir. Beynin şifrelerini henüz çözmedik. Ancak hipnotik etki mekanizmasının nasıl işlediği biliniyor. Kimse beynini diplomasız bir doktora emanet etmezken, düşüncelerimiz, algı mekanizmamız ve hatta duygularımızla ilgili son derece savunmasızız. Manipüle edilemeyeceğimizi ve herşeyin kendi kontrolümüz altında olduğunu mu sanıyoruz? Gerçekten mi? 4
5