INmagazine Sayı: 4 (Ekim - Kasım - Aralık) | Page 7

Otto Pérez Molina yılında hayatını kaybetti. Yönetimde olduğu dönemde ülkenin kişi başına düşen milli geliri 895 dolardı. Filipinler’de Ferdinand Marcos: Kişi başına düşen milli geliri 912 dolar olan ülkesinde servetini 10 milyar dolara yükseltmeyi başarabilmişti! Ülkesinden kaçmak zorunda kaldıktan sonra servetini harcayacak zamanı bulamadı. Duruşma kapılarında hayatını kaybetti. Eşi Imelda Marcos servetinin simgesi haline gelmiş 3000 çift ayakkabısı ile baş başa kaldı! Peru’da Alberto Fujimori: İstifaya zorlandığı gün tespit edilebilen serveti 600 milyon doları aşmıştı! Ve diğerleri... Bu devlet adamlarının ortak buluşma alanı “rüşvet, yolsuzluk ve suiistimal”! Aslında sorunu rüşvet, yolsuzluk, suiistimal ve benzer kavramların içine hapsetmek ne kadar doğru, tartışılır! Sanırım sosyologlar bunu daha iyi değerlendireceklerdir. Ancak tanık olduğumuz bu tür olaylar bir “karakter” sorunu olarak karşımıza çıkıyor sanki. Kişilerin karakterinden çok o kişilerin yönettiği ülkenin, o döneme ait karakteri gibi bir şeyden söz ediyorum. Yönetimin en tepesinde ve özellikle aile bireylerinde toplumun duyarlılık ve değerlerine aykırı bir iş yapma biçimi peydahlanıyorsa bu, hızla radar çevirmesi ile trafik cezası kesmek durumunda olan bir polisin kendisinde de benzer bir “hak” iddia edip, ruhsat içindekini kabul etmesine kadar varabiliyor. Veya yasalarla koruma altına alınmış sit alanlarının derecelerinin değiştirilerek yazlık kooperatif işine kalkışmak oradaki mülk sahipleri için bir “hak” olarak tanımlanabiliyor. Halka açık kıyıların turizm işletmesi adı altında halka “yasak” hale dönüştürülmesinde de yine aynı “karakter” devreye girebiliyor. Devletin tepesinde bu işler oluyorsa buralarda da olabilir! Zaten, gittiğiniz bir şehirde yapılaşmanın, kentleşmenin şekli şemali, orada ne kadar rüşvet, yolsuzluk ve suiistimal olduğunu çok net ortaya koyuyor. Tabii kimlerin işin içinde olduğunu da! Alberto Fujimori Ferdinand Marcos DÖNEMİN KARAKTERİ Türkiye’de yakın geçmişte “prens” adı altında Amerikalardan getirtilen “okumuş çocuklar”ın rüşvet ve yolsuzluk batağına bulaşmış olmaları sadece onların kabahati mi? “Rüşvetin belgesi mi olur p……k” iş hayatımızın kenar süslerinden biri olarak belleklerde yer etmedi mi? Bu veciz ifadenin muhatabı Engin Civan belli ki işini yönetirken etik değildi! Mafya kurşunla “racon” kesti. Kolu yaralı kurtuldu. Şimdi ABD’de hırdavatçılık yapıyor. Ama Engin Civan 1980’li yılların iş yapma biçiminin bir karakter “markası” olarak tarihe geçti! Belki de devlet ihalesi kazanabilmek için papatyaların arasına karışmak; baş papatyanın karşısında diz çöküp el öpmeyi bir ihale süreci gibi tanımlamak o dönemin “karakterine” atıfta bulunulan görüntüler arasındadır. İşin enteresan tarafı bunları bile bile, göre göre halk yığınlarının rüşveti, yolsuzluğu veya suiistimali onaylamasıdır! Bu da sosyolojik bir vakadır. Jet Fadıl örneği: Siirt’te otomobil üretmeye kalkışmasını halk yığınları onu milletvekili seçerek taçlandırdı. Bitmemiş inşaatlarına para yatırmış olup avuçlarını yalayanlar, bir anda Maldivler’de yapacağı projenin içinde buldular kendilerini. Hem de avuçlarında ne kaldıysa onları da vererek! “Karakter” böyle kurguluyor kendini. Okumuş, okumamış olmakla bir alakası da yok. Öyle olsa, yatırımcıları arasında ünlü sporcular, film yönetmenleri, iş insanları hatta bankacı- FILIPINLER’DE FERDINAND MARCOS, KIŞI BAŞINA DÜŞEN MILLI GELIRI 912 DOLAR OLAN ÜLKESINDE SERVETINI 10 MILYAR DOLARA ULAŞTIRMIŞTI. DURUŞMA KAPILARINDA HAYATINI KAYBEDİNCE, EŞI IMELDA, 3000 ÇIFT AYAKKABISI ILE BAŞ BAŞA KALDI! 5