INmagazine Sayı: 4 (Ekim - Kasım - Aralık) | Page 12

GÜ N C E L 10 OTOMOTİV ENDÜSTRİSİ, EGZOZ EMİSYONU VE DAHA YEŞİL DÜNYA HAYALLERİMİZ Bu başlık altına bir şeyler yazmadan, peşinen bir tespitte bulunmak istiyorum. Bir dünya vatandaşı olarak, geri kalmış ve gelişmekte olan ülkeleri bir takım standartlara uymamak, özensiz kalmakla suçlayan gelişmiş ülkeler ve özellikle otomotiv ihracatçısı ülkeleri bu eleştiriden ari tutuyor olmamız büyük bir körlük olur. Görünen o ki bu oyunda günahsız hiç kimse yok. VW krizi, gelişen teknoloji ve yazılım endüstrisindeki gelişmelerin dünyanın daha parlak geleceğine ulaşmakta kullanılacağını uman bizlere bir uyarı oldu. Aynı gelişmeler bizleri aldatmak için de kullanılabiliyor. Paradoks o ki dizel yakıt daha az karbondioksit emisyonuna sebep olduğu için seragazı etkisi ile mücadelede önemli bir silah olarak görüldü ve daha temiz bir hava için dizel kullanımı teşvik edildi; gelin görün ki dizel motorların egzoz gazı, içerdiği yanmamış yakıt partikülleri bakımından zengin olduğundan, yere yakın havayı daha fazla kirletiyor ve solunum problemlerine sebep oluyor. Bu durum karşısında oluşturulan yeni standartları karşılamak ve müşterinin talep ettiği hız ve performansın sağlanması arasındaki dilemmada kaybeden hep çevre veya sağlık oluyor. Yani ne doğayı kirletmeye eyvallah diyoruz, ne solunum sorunu yaşamak istiyoruz ne de otobanlarda son sürat araba kullanmaktan vazgeçiyoruz. Bu durumda, araçları bizim talep ettiğimiz performans ve yakıt verimliliğini düşük emisyonlu motorla AMERIKAN ULAŞTIRMA BAKANI RAY LAHOOD ŞIRKETIN DIZEL YÖNELIMINI KUTLARKEN “DIZEL MOTOR ÜLKENIN UZUN VADELI ENERJI GÜVENLIĞI SORUNUNUN ILACIDIR” DEMIŞTI. ANCAK YAŞANANLAR TAM TERSINI GÖSTERDI. Ray LaHood karşılayamayan markaların yöneticileri ise ellerindeki teknolojik imkanları ve yazılımları bizi kandırmak için kullanıyor. CEO’ların prim beklentisiyle şişirilmiş risk iştahından şikayetçi olan bizler, onların hayatındaki başarı tanımının yıl sonu kârlılığından öte birtakım değerler içermesine müsaade edecek fedakârlıklarda bulunmuyor ve yavaş giden, nispeten düşük performanslı yeşil arabaları talep etmiyoruz. Elbette hukuka aykırı davranan ve testleri kasten manipüle ettiğini itiraf eden VW gerekli cezayı almalı ancak bizler de bu durumu bir boks maçı seyreder edasıyla izleyip geride bırakmak yerine artık büyük resme odaklanmaya başlamalıyız. GİTMEK Mİ ZOR, KALMAK MI? CEO’ların şişirilmiş risk iştahından bahsetmişken, Bay Winterkorn’un meslek hayatının son dört senesini mercek altına alalım ve başarı tanımı ile başarı hırsının benzer birçok kurumsal skandalda olduğu gibi bu yöneticiyi de nasıl kıskacına aldığına ve sonunda hakim karşısında ön iliklettiğine bakalım... Bundan dört yıl önce, Tennessee Chattanooga’da açılan yeni fabrikalarının açılış töreninde kürsü alan Winterkorn çok cesur bir atılım planı hazırlığı içinde olduklarını ve şirketin Amerika Birleşik Devletleri pazar payını on senede üçe katlayacaklarını açıklamıştı. Aynı konuşmada, “2018 yılında VW Grup’u dünyanın en büyük otomotiv şirketi yapacağız” demişti. Yüksek hız, düşük emisyon ve yakıt sarfiyatı dengesini sağlamakta, Toyota’nın Prius ile hakim olduğu elektrikli hibrid araç grubu karşısında silahları dizel araçlardı. Hatta Amerikan Ulaştırma Bakanı Ray LaHood şirketin dizel yönelimini kutlarken “Dizel motor ülkenin uzun vadeli enerji güvenliği sorununun ilacıdır” demişti. CEO’nun o günlerde alkışlanan, hatta bir ülkenin enerji güvenliği ile doğrudan ilişkilendirilen bu ihtiraslı hedefi eminim sadece Amerikan veya Alman politikacılar tarafından değil aynı CEO’yu istifaya davet eden yönetim kurulu üyeleri tarafından da takdirle karşılanmış ve alkışlanmıştır. Oysa bugün aynı yönetim kurulu, kendi belirledikleri başarı çıtası yıkıldığında, dünya kamuoyu karşısında hesap vermek durumunda kaldı. CEO ile birlikte şirketin AR-