önlemlerin uygulanmasının kendisi
insanlarda etik karakterin gelişmiş
olmasını öngerektirir. Bu nedenledir
ki Yunanistan’a dayatılan finansal
yaptırımlar en iyisinden bir ceza gibi
görünür, bir çözüm olarak değil. Etik
kimlik bir şablonun dolaysızca bilinç
üzerine uygulanması değil, ama özgürlüğün zaman içinde yerleşmesi,
insanların dürtüsel, öz-çıkarcı, bencil
alışkanlık ve eğilimlerini duyunçlarının denetimi altına almayı öğrenmelerini, kendi doğal ve bilinçsiz yanlarına karşı özgür olmalarını gerektirir.
Bu olanaklıdır, çünkü insan doğası
doğrudan, iyiden, güzelden, bilgiden
vb. yanadır. Bu onun özsel ussallığı
gereğidir. Bu olgunluktan yoksun
olan kültürler rüşveti, kayırmacılığı,
ayrımcılığı, giderek apaçık yolsuzluğu ve yasasızlığı bile iyi ve doğru ve
haklı sayarlar, çünkü duyunçlarında
gelişmemişlerdir. Ekonomik gerilik
etik gerilikten başka birşey değildir.
Rüşvet yalnızca az-gelişmiş ülkeler
değil, kazançlarını rüşvet yoluyla arttırmayı bilen gelişmiş ülke şirketleri
için de sorundur. Yalnızca politikacıların ve partilerin değil, ama onlara
oy vermek zorunda kalan milyonların da sorumluluğudur. Suç rüşvet
alanların değil, ama verenlerin de
suçudur. İnsanlar etik-geriliğin bedelini yalnızca ekonomik gönençlerinden değil, ama öz-saygılarından,
öz-değerlerinden öderler. Küçük çıkarlarına teslim olmanın mutlulukları pahasına olduğunu anlayamazlar.
Ahlaksızlık dışsal sefilliğin olduğu
gibi içsel sefilliğin de yaratıcısıdır.
Yunanistan için gerekli olan ekonomik denetim aynı zamanda etik
denetimdir. Ama bunu kim yapacaktır? Geri bir etik yapının kendini etik
olarak denetlemesi ve düzeltmesi
olanaklı mıdır? İnsanlığın tarihinin
kendisi bunun olanaklı olduğunu
göstermiştir. Öznel özgürlük, duyunç
özgürlüğü tüm etik gelişim sürecinin gerçek etik normlara erişilinceye
dek akışkan kalmasının güvencesidir.
Duyuncun kendisi gelişen bir yetidir,
ve ahlakın ve etiğin gelişmesinin biricik koşulu tikel bir kültürel evrede
takılıp kalmamaktır. Öz