DÜN - BUGÜN
D
28
eprem öldürmez bina
öldürür. 1999 Marmara
Depremi’nden beri ezberlediğimiz bu cümleyi
acaba “deprem öldürmez
yolsuzluk öldürür” diye
değiştirebilir miyiz? Depremleri önceden tahmin edemediğimize ve önleyemediğimize göre depremlerin etkilerini
azaltmaktan başka çaremiz var mı?
Birçok depremde ölü ve yaralı sayısının
binalarda kullanılan betonun kalitesizliği, zemin analizinin iyi yapılmaması ile
kolon ve kirişlerin yeterli tasarlanmaması gibi sebeplerle arttığını kamuoyu artık
gayet iyi biliyor. Peki bunların temel sebepleri nedir? Neden kalitesiz betonlar
kullanılmış; zemin analizi yapılmamış,
kolon ve kirişler iyi tasarlanmamıştır?
Yanıt da aslında bir roket bilimi uzmanlığı gerektirmez: Ya sağlam bina yapımı
ile ilgili hukuki düzenlemeler yeterli değildir ya da yolsuzluk yüzünden halihazırda bulunan düzenlemelere uyulmamıştır. Elbette bütün bu ölümlerde yolsuzluğun payını yüzde yüz hesaplamak
imkansızdır ama binaların yıkım sonrası
durumlarını gördükten sonra yolsuzluğa
bulaşmış müteahhitler ile bina müfettişlerinin işbirliklerinin ölü sayısının bu
kadar artmasında bir etkisi olduğunu
söylemek o kadar zor olmuyor.
Ülkemiz deprem kuşağında olması sebebiyle birçok kez felaketle karşı karşıya kaldı. Fakat son yıllarda toplumun
hafızasında en fazla yer eden deprem,
hem can kaybının büyüklüğü, hem
coğrafi konumu, hem de tarihsel yakınlığı nedeniyle hiç kuşkusuz 17 Ağustos
Depremi oldu. Başta Marmara Bölgesi
olmak üzere çok geniş bir sahada hissedilen depremde resmi raporlara göre,
17 bin 480 ölüm, 23 bin 781 yaralı oldu.
505 kişi sakat kaldı. 285 bin 211 ev, 42
bin 902 işyeri hasar gördü. Ayrıca 133
bin 683 çöken bina ile yaklaşık 600 bin
kişi evsiz kaldı. Yapılan hesaplar, yaklaşık 16 milyon insanın, depremden değişik düzeylerde etkilendiğini gösteriyor.
Marmara Depremi’nde can kaybının bu
kadar fazla olmasının en büyük nedenlerinden biri olarak, yolsuzluk sebebiyle
yasal düzenlemelere uymayan binalar
gösterilmişti. Özellikle 1980 sonrası
Türkiye’nin liberal ekonomiye hızlı giri-
MARMARA DEPREMINDE CAN KAYBININ BU KADAR FAZLA
OLMASININ EN BÜYÜK NEDENLERINDEN BIRI OLARAK,
YOLSUZLUK SEBEBIYLE YASAL DÜZENLEMELERE UYMAYAN
BINALAR GÖSTERILMIŞTI. ÖZELLIKLE 1980 SONRASI BU ALANDA
BÜYÜK YOLSUZLUK PROBLEMLERI YAŞANDIĞI KONUSUNDA
GENEL BIR KANI MEVCUT.
şinin yolsuzluk konusunda büyük problemler doğurduğu konusunda genel bir
kanı mevcut. Bu anlamda 1980-1999
yılları arasında inşaat sektöründe yolsuzluğun varlığı geniş çevrelerce kabul
ediliyor.
Bu dönemde, her türlü izin veya denetim, yolsuzluk konusunda büyük
şaibe altında olan belediyeler ve kamu
görevlileri tarafından sağlanıyordu. İzin
alamayan veya denetimden geçemeyen birçok binanın daha sonra belediye
başkanı vb. görevlilerin özel istekleri ile
onay aldığı bilinen bir gerçekti. Özellikle yapı projelendirme hataları (Deprem
şartnamesine uygun olmayan projeler;
deprem yükünü taşıyacak, kolonlar ara-
sına yerleştirilecek, betonarme perde
kolon/duvarların bulunmaması; resmi
projeden farklı yapı elemanlarının eklenmesi; üst katlarda dışarı doğru çıkmalar; fazladan çıkılan katlar; taşıyıcı
kolonların estetik veya mekan kazanma amacıyla kaldırılması vb.) Marmara
Depremi’nde birçok canın kaybına sebep oldu.
Depremde birçok binası çöken ve ceza
alan ender müteahhitlerden olan Veli
Göçer’in açıklamaları aslında hepimizin çok aşina olduğu bir gerçeğe işaret
ediyordu: “Benim düşündüğüm hatayı
devlet işledi. Zemin etütlerinin olup olmadığını incelemem gerekirdi. Devlet
aramıyordu ki. Devlet imara açıyor, bo-