GÜ N C E L
10
OTOMOTİV ENDÜSTRİSİ,
EGZOZ EMİSYONU VE DAHA YEŞİL
DÜNYA HAYALLERİMİZ
Bu başlık altına bir şeyler yazmadan, peşinen bir tespitte bulunmak istiyorum. Bir
dünya vatandaşı olarak, geri kalmış ve gelişmekte olan ülkeleri bir takım standartlara
uymamak, özensiz kalmakla suçlayan gelişmiş ülkeler ve özellikle otomotiv ihracatçısı ülkeleri bu eleştiriden ari tutuyor olmamız büyük bir körlük olur. Görünen o ki bu
oyunda günahsız hiç kimse yok.
VW krizi, gelişen teknoloji ve yazılım endüstrisindeki gelişmelerin dünyanın daha
parlak geleceğine ulaşmakta kullanılacağını
uman bizlere bir uyarı oldu. Aynı gelişmeler
bizleri aldatmak için de kullanılabiliyor.
Paradoks o ki dizel yakıt daha az karbondioksit emisyonuna sebep olduğu için seragazı etkisi ile mücadelede önemli bir silah
olarak görüldü ve daha temiz bir hava için
dizel kullanımı teşvik edildi; gelin görün ki
dizel motorların egzoz gazı, içerdiği yanmamış yakıt partikülleri bakımından zengin
olduğundan, yere yakın havayı daha fazla
kirletiyor ve solunum problemlerine sebep
oluyor.
Bu durum karşısında oluşturulan yeni standartları karşılamak ve müşterinin talep ettiği hız ve performansın sağlanması arasındaki dilemmada kaybeden hep çevre veya
sağlık oluyor. Yani ne doğayı kirletmeye eyvallah diyoruz, ne solunum sorunu yaşamak
istiyoruz ne de otobanlarda son sürat araba
kullanmaktan vazgeçiyoruz. Bu durumda,
araçları bizim talep ettiğimiz performans ve
yakıt verimliliğini düşük emisyonlu motorla
AMERIKAN
ULAŞTIRMA
BAKANI RAY
LAHOOD ŞIRKETIN
DIZEL YÖNELIMINI
KUTLARKEN “DIZEL
MOTOR ÜLKENIN
UZUN VADELI
ENERJI GÜVENLIĞI
SORUNUNUN
ILACIDIR”
DEMIŞTI. ANCAK
YAŞANANLAR TAM
TERSINI GÖSTERDI.
Ray LaHood
karşılayamayan markaların yöneticileri ise
ellerindeki teknolojik imkanları ve yazılımları bizi kandırmak için kullanıyor.
CEO’ların prim beklentisiyle şişirilmiş
risk iştahından şikayetçi olan bizler, onların hayatındaki başarı tanımının yıl sonu
kârlılığından öte birtakım değerler içermesine müsaade edecek fedakârlıklarda bulunmuyor ve yavaş giden, nispeten düşük
performanslı yeşil arabaları talep etmiyoruz.
Elbette hukuka aykırı davranan ve testleri
kasten manipüle ettiğini itiraf eden VW gerekli cezayı almalı ancak bizler de bu durumu bir boks maçı seyreder edasıyla izleyip
geride bırakmak yerine artık büyük resme
odaklanmaya başlamalıyız.
GİTMEK Mİ ZOR, KALMAK MI?
CEO’ların şişirilmiş risk iştahından bahsetmişken, Bay Winterkorn’un meslek hayatının son dört senesini mercek altına alalım
ve başarı tanımı ile başarı hırsının benzer
birçok kurumsal skandalda olduğu gibi bu
yöneticiyi de nasıl kıskacına aldığına ve
sonunda hakim karşısında ön iliklettiğine
bakalım...
Bundan dört yıl önce, Tennessee
Chattanooga’da açılan yeni fabrikalarının
açılış töreninde kürsü alan Winterkorn
çok cesur bir atılım planı hazırlığı içinde
olduklarını ve şirketin Amerika Birleşik
Devletleri pazar payını on senede üçe katlayacaklarını açıklamıştı. Aynı konuşmada,
“2018 yılında VW Grup’u dünyanın en büyük
otomotiv şirketi yapacağız” demişti. Yüksek hız, düşük emisyon ve yakıt sarfiyatı
dengesini sağlamakta, Toyota’nın Prius ile
hakim olduğu elektrikli hibrid araç grubu
karşısında silahları dizel araçlardı. Hatta
Amerikan Ulaştırma Bakanı Ray LaHood
şirketin dizel yönelimini kutlarken “Dizel
motor ülkenin uzun vadeli enerji güvenliği
sorununun ilacıdır” demişti.
CEO’nun o günlerde alkışlanan, hatta bir
ülkenin enerji güvenliği ile doğrudan ilişkilendirilen bu ihtiraslı hedefi eminim sadece Amerikan veya Alman politikacılar
tarafından değil aynı CEO’yu istifaya davet
eden yönetim kurulu üyeleri tarafından da
takdirle karşılanmış ve alkışlanmıştır. Oysa
bugün aynı yönetim kurulu, kendi belirledikleri başarı çıtası yıkıldığında, dünya
kamuoyu karşısında hesap vermek durumunda kaldı. CEO ile birlikte şirketin AR-