57
Telefonda sevgili Bahar Karacar , bana Etik ve İtibar Derneğini tanıtıyor . Etik , uyum ve itibar konularında yazıların yayımlandığı dergilerini anlatıyor , “ Babanı bize sen yazar mısın ?” diye soruyor . Yazarım , sevgili Bahar . Ben zaten 1979 ’ dan beri yazıp duruyorum hep . Cinayeti , çeşit çeşit örgütlenmeleri , benzer cinayetleri , kukla katillerimizi , dava dosyalarımızın içeremediklerini , adaletsizlik sürdükçe itibarsızlaştırmanın , yabancılaştırmanın , kanıksatmanın bütün katmanlara nasıl ince ince sızdırıldığını yazıyorum . Abdi İpekçi suikastını anlatıyorum . Ailenin sorumluluğunu yerine getirmek için ne istenirse yapmaya gayret ediyorum .
Ama bana “ baban ” dediklerinde duruyorum . O mahrem alana , o muazzam alana , anlatmakla bitemeyecek , dilimdeki kelimelerin yetmeyeceği alana bir anda ulu orta giremiyorum . Ne desem yetersiz kalır gibi geliyor . Böbürlenmek gibi geliyor , mahcubiyet duyuyorum . Ama sen sevgili Bahar , o çok özel iki kelime ile etik ve itibar ile öyle bir yerden geldin ki birdenbire sana Abdi İpekçi ’ yi , benim babamı gürül gürül anlatma coşkusuna kapıldım . Üstelik suikastın öncesi ve sonrasında olduğu gibi şu anda da hız kesmeden devam eden hakikat dışı kurgularla vahşice , alçakça itibar suikastına uğratılan babamın neredeyse yarım asır sonra sizin zaviyenizden görünüp bilinmesi , derneğinizden böyle bir talep gelmesi iç âlemimde mükemmel bir denge sağladı . Müteşekkirim . Şimdi dağılmadan , uzatmadan , hakikilikten hiç uzaklaşmadan nasıl topar-