INmagazine Sayı 34 Etik ve İtibar Derneği INmagazine 34 | Page 28

TTK ’ nın 553 . maddesi , şirket
kurucuları , yönetim kurulu
üyeleri , yöneticileri ve tasfiye
memurlarının yasadan veya
esas sözleşmeden kaynaklanan
yükümlülüklerini kusurlarıyla
ihlal etmeleri durumunda
meydana gelen zarardan
önemlidir . Şirket adına bu süreçlerin yürütülmesinin veya üst düzey gözetiminin yönetim kurulunun , yönetim kurulu üyelerinden birinin veya yönetim kurulu tarafından görevlendirilen uyum görevlilerinin üstlenmesi önerilmekte ve birçok şirkette de konu bu şekilde ele alınmaktadır . Bu durum , ihbar mekanizmaları üzerinden dile getirilen bir uyum ihlalinin dikkate alınmamasının ilgili kişilerin Türk Ticaret Kanunu ’ nun (“ TTK ”) 553 . maddesi kapsamında sorumlu tutulması sonucunu doğurmaktadır . Bu nedenle yönetim kurulu üyeleri veya varsa uyum görevlilerinin görev tanımları net bir şekilde belirlenmelidir .
TTK ’ nın 553 . maddesi , şirket kurucuları , yönetim kurulu üyeleri , yöneticileri ve tasfiye memurlarının yasadan veya esas sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal etmeleri durumunda meydana gelen zarardan sorumlu olabileceklerini düzenlemektedir . Bu açıdan bakıldığında , şirketin dikkatine getirilen bir ihlalin
sorumlu olabileceklerini düzenlemektedir
.
şirket tarafından dikkate alınmaması , yönetim kurulu üyeleri ile diğer ilgili kişiler bakımından ciddi hukuki sonuçlara yol açabilecektir .
Kural olarak şirketlerde uyum yükümlülüğü , yönetim kurulunun görevleri arasına yer almakla birlikte yönetim kurulunun , TTK ’ nın 367 . maddesi kapsamında bu yükümlülüğünü üçüncü bir kişiye devretmesi mümkündür . Doktrinde TTK ’ nın 367 . maddesi kapsamında yetki devri yapılan üçüncü kişilerin ( örn . uyum görevlileri ) şirket faaliyetlerine yön vermeleri veya şirket politikaları ve stratejileri üzerinde söz sahibi olmaları durumunda TTK ’ nın 553 . maddesi anlamında “ yönetici ” olarak kabul edilebilecekleri ve bu madde kapsamında sorumlu tutulabilecekleri belirtilmektedir . Öte yandan , yetki devrinin gerçekleştirildiği bu durumda dahi , yönetim kurulunun uyum programına yönelik gözetim yükümlülüğü devam edecektir .
Diğer taraftan , ihlalin suç teşkil ettiği durumlarda ihlalin yetkili makamlara bildirilmesi gerekip gerekmediği sorusu sıklıkla gündeme gelmektedir . Hukukumuzda kural olarak , işlenmekte olan veya işlenmiş olmakla birlikte ,
sebebiyet verdiği neticelerin sınırlandırılması halen mümkün bulunan suçun yetkili makamlara bildirilmesi gerekmektedir . Aksi halde suçu bildiği halde bildirimde bulunmayan kişinin ceza sorumluluğuna gidilebilecektir . Şirketin işyerinde meydana gelen ve suç teşkil eden bir eylemi yetkili makamlara bildirme yükümlülüğü altında olup olmadığının tespiti noktasında şirketin suçun neresinde konumlandırıldığını incelemek gerekecektir . Nitekim doktrinde , kural olarak , işlenmekte veya işlenmiş olan suçun mağdurunun bu suçu bildirme yükümlülüğü altında olmadığı kabul edilmektedir . Dolayısıyla şirket , ceza hukuku anlamında mağduru konumunda bulunduğu bir suçu bildirmekle yükümlü değildir . Ancak ilgili suçun şirketten ziyade başkalarına ait yararları koruyor olması ihtimalinde durum değişmektedir . Keza suçla korunan hukuksal yararın topluma veya devlete ait olduğu suçlar bakımından da aynı sonuca ulaşılmaktadır .
Bu çerçevede , uyum süreçlerinin titizlikle yönetilmesi ve bildirilen suistimallerin ciddiyetle ele alınması , yalnızca şirketin itibarının korunması açısından değil , aynı zamanda yukarıda bahsettiğimiz hukuki ve cezai sorumlulukların gereğinin yerine getirilmesi açısından da büyük önem taşımaktadır .
11