SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
için hepimizin bu konuda elini taşın altına koyması gerekiyor .
İş dünyası olarak bizler ESG ’ nin etkilerini şimdiden yakinen hissediyoruz . Artık daha fazla yatırımcı ESG konularında şirketlerimizin neler yaptığını ve ne yapmayı hedeflediğini soruyor . Bunun için kurumlarımızda her seviyede çalışanların katılacağı güçlü bir ESG hikayesi yaratmalı , insanları buna inandırmak ve vaatlerimizi hayata geçirmek için özellikle yönetim kurulları olarak bu işe sahip çıkmalıyız .
Yönetim kurullarının sürdürülebilirlik konusunu sahiplenmeleri çok önemli . Hepimiz şunu biliyoruz ki yakın zamana kadar şirketlerin değerlendirilmesinde ana gösterge , mali bilançolardı . Bugün ise durum bundan çok farklı . Bugün müşteriler , yatırımcılar , hissedarlar , pay sahipleri ve elbette toplum artık finansal verilerden daha fazlasıyla ilgileniyor . Yalnızca finansal raporlar , eskisi gibi , tek başına prim yapmıyor . Paydaşların ekolojik denge , sürdürülebilir çevre ve toplumsal adalet alanında sosyal farkındalığı artık bir hayli yüksek . Şirketlerin sadece finansal karnelerine bakarak yapılan yatırımlar mazide kaldı .
64
Sürdürülebilir bir geleceğin her şeyden daha önemli olduğu bu çağda , yatırımların geleceği kökünden değişiyor . Bu değişim , son yıllarda sürdürülebilirlik perspektifinin şirketlerin strateji ve iş modellerine gittikçe yerleşmesi ve aranan bir kriter olarak değerlendirilmesiyle hız kazandı . Günümüzün yatırımcıları , şirketlerin kârlılıkları ile beraber sürdürülebilir bir büyüme ve gelişme için sosyal , çevresel ve yönetişim alanlarındaki karnelerini de inceliyor . Kârlılık elbette her daim çok önemli ancak bunun yanı sıra şirketlerin adil olması , toplumsal fayda yaklaşımı , çevreye duyarlılığı ve sürdürebilirliği benimsemesi de çalışanların , iş ortaklarının ve yatırımcıların giderek daha fazla önem verdiği konular arasında yer alıyor .
Bizim ülkemizde eski köye yeni âdet getirilmesi çok istenen bir durum değildir . Ancak bugün eski köye yeni âdet getirilmesini zorunlu kılan koşullarla karşı karşıya olduğumuz da bir gerçek . İklim değişikliğini , ekonomik ve toplumsal sorunları yaratan eski düzenin çözüm bulma konusundaki yetersizliği bizleri yeni çözüm yolları aramaya yönlendiriyor . Bugün küresel araştırma raporları da gösteriyor ki ESG ’ yi tüm stratejik iş süreçlerine ve karar alma mekanizmalarına dahil eden şirketlerin operasyonları sürdürülebilir hale geliyor . Bu şirketlerin finansal performansları iyileşiyor , yatırımcı çekme potansiyeli , müşteri sadakatleri artıyor ve günün sonunda itibarları yükseliyor .
Sürdürülebilir bir geleceğin her şeyden daha önemli olduğu bu çağda , yatırımların geleceği kökünden değişiyor . Bu değişim , son yıllarda sürdürülebilirlik perspektifinin şirketlerin strateji ve iş modellerine gittikçe yerleşmesi ve aranan bir kriter olarak değerlendirilmesiyle hız kazandı .
Giderek daha fazla şirket sağlam sürdürülebilirlik taahhütlerinde bulunuyor . En büyük iki bin halka açık şirketin 700 ’ ünden fazlası “ net sıfır ” taahhüdünde bulundu . FTSE 100 ’ den 59 şirket 2050 ’ ye kadar “ net sıfır emisyon ” taahhüdünde bulundu . S & P 500 şirketlerinin üçte ikisi bir tür emisyon azaltma hedefi belirledi .
Böyle kritik bir gündem olan ESG konusunda gerek ülkeler gerek kurumlar gerek bireyler olarak hepimiz bir sürü vaatte bulunuyoruz . Vaatte bulunan çok ama bunları hayata geçirmek için çabalayan maalesef o kadar çok değil . Çözümün bir parçası olmak için vaatlerin ötesinde , gerçekçi adımları hayata geçirmemiz gerekiyor . Unutmayalım ki yapmadığımız atışların % 100 ' ünü kaçırırız .