rer yıl hapis yatacaksınız . İkiniz de itiraf ederseniz ikiniz de ikişer yıl hapis yatacaksınız .” Burada optimizasyon yaparak hareket eden iki taraf da suçu itiraf edecek ve kendileri için en kötü sonuca varacaklardır . Açıklayalım : Karar verici tarafın siz olduğunu düşünelim . Eğer karşı tarafın itiraf edeceğini düşünüyorsanız itiraf sizin için optimal stratejidir . Çünkü inkâr size üç yıl , itiraf iki yıl hapis cezası getirir . Dolayısıyla itiraf , optimaldir . Eğer karşı tarafın inkâr ettiğini düşünürseniz itiraf yine optimaldir ; çünkü itiraf özgürlük , inkâr bir yıl hapis cezası getirir . Öyleyse karşı tarafın ne yaptığından bağımsız olarak , eğer kendi çıkarınızı maksimize ediyorsanız itiraf ederseniz . Aynı şey karşı taraf için de geçerlidir . Sonuçta iki taraf da itiraf edip toplumsal olarak ( bu senaryoda toplumsaldan kasıt , her ne kadar yargılarımıza ters düşse de ) en kötü sonuca ulaşır ve ikişer yıl hapis yatar . Öyleyse bazı durumlarda , herkesin kendi çıkarını maksimize ederek davrandığı bağlamda varılan sonuç , toplumsal açıdan optimal olan sonuç olmuyor .
Bu , aslında iktisatta “ birinci refah teoremi ” olarak bilinen ve kabaca “ herkes kendi çıkarını maksimize ederek davranırsa piyasaların vardığı sonuç , aynı zamanda toplumsal olarak da optimal olandır ” şeklinde özetlenebilecek önermeye ters düşüyor . Fakat aslında serbest piyasayı savunurken sıklıkla dile getirilen bu önemli iktisat kuralı , arkasında yatan mühim varsayımlar dile getirilmeden , eksik bir şekilde söyleniyor . Bu varsayımlar üzerinde durmaktansa ( bazıları oldukça teorik olduğundan ) aynı iktisat ekolünün daha az dile getirilen “ ikinci refah teoremi ” nden bahsedelim . Bu da kabaca şunu söylüyor : Diyelim ki toplumsal olarak optimal olduğunu bildiğimiz bir sonuç var ancak serbest piyasaya bırakırsak bu sonucu elde edemeyeceğiz .
İnsanlar kararlarında özgür olmak , bir şeyleri kendi iradeleriyle başardıklarını hissetmek istiyorlar . Ancak kararlarında pek çok zaman toplumsal olarak kötü sonuçlar doğurdukları da aşikâr .
Fakat başlangıçta bazı vergi transferleriyle gelir dağılımında öyle bir ayarlamaya gidebiliriz ki bu ayarlamadan sonra yine insanların serbest piyasada kendi çıkarlarını maksimize ederek ve herhangi bir devlet müdahalesi olmadan varacakları sonuç , başta bizim toplumsal optimal olarak gördüğümüz sonuç olur . Bu tam olarak , 1950 ' lerde Leo Hurwicz ' in kuruculuğunu yaptığı “ mekanizma teorisi ” nin ilk örneklerinden .
Başta verilen örneklerde görüleceği üzere , insanların maksimizasyonu birçok durumda kötü sonuçlara yol açıyor . Buna bir şekilde müdahale etmek gerektiği aşikâr . Çözümün bir yolu , totaliter sistemler . Merkezi bir planlamacı herkesin işini , evini , yapacağı hareketleri dikte edebilir . Fakat bu tür sistemlerin tarih boyunca hep başarısızlıkla sonuçlandığını görüyoruz . İnsanlar kararlarında özgür olmak , bir şeyleri kendi iradeleriyle başardıklarını hissetmek istiyorlar . Ancak kararlarında pek çok zaman toplumsal olarak kötü sonuçlar doğurdukları da aşikâr . “ Mekanizma tasarımı ” tam olarak da bunu başarmak için ortaya çıkmış bir teori . Kuralları öyle koyalım ki bizim istediğimiz sonuca ulaşsın insanlar . Aynı zamanda teorinin güzel yanı , kuralları koyduktan sonra planlamacının bir daha müdahil olmaması . Belli bir sonuca karar veriyoruz , bunun toplumsal olarak en uygun sonuç olduğunu düşünüyoruz . Fakat cezayla , dikteyle bunu dayatmanın başarısızlığını biliyoruz . Kuralları öyle koyuyoruz ki insanlar kendi özgür iradeleriyle , kendi çıkarlarını kurallar çerçevesinde maksimize ederek davrandıklarında ortaya çıkan sonuç , başta bizim istediğimiz sonuç oluyor .
“ Mekanizma tasarımı ” nın tarihte görülmüş ilk örneğini kısaca anlatarak bitirelim . Tevrat ' ta geçen bu hikâyede bir peygamber , bir tarlayı iki oğlu arasında bölüştürmeyi düşünüyor . Fakat kendisi paylaşımı yaparsa oğullar arasında bir kıskançlık doğabilir , diğerinin payı daha büyük oldu diye . Bir pastayı iki bebeği arasında paylaştıran bir ebeveyn gibi . Çocuklar genelde karşı tarafın payını kıskanmaya meyillidir . Peygamber , oğulların bir tanesine ( hangisi olduğu fark etmez ) şöyle diyor : “ Sen istediğin gibi böl tarlayı .” Diğerine de “ Bu paylaşım önerisinden sonra ortaya çıkan iki parçadan istediğini seç ve al , senindir . Diğer parça da kardeşinin .” diyor . Bu tasarım sonrası ulaşılan sonuç , toplumsal optimal olandır . Çünkü iki çocuk da tatmin olmuş ve tarla , karşı tarafın payı kıskanılmayacak şekilde bölüşülmüştür . Tarlayı bölen çocuk öyle bir bölecektir ki bu , parçaların en eşit hali olacaktır . Çünkü tarlayı bir parçanın daha iyi olduğunu düşünerek bölerse kardeşinin orayı seçeceğini bilir ve eşit şekilde bölmeyi seçer . Kardeşi de seçim hakkı kendinde olduğu için en iyi olanı seçer .
Özetle , etik veya optimal olan sonuçları empoze edecek kuralların tasarımı çok önemlidir . Sadece ödülün , sadece cezanın veya dikte edilen davranışların işe yaramadığı defalarca deneyimlenerek görüldü . İnsanlara hem özgürlük hissi verecek hem de optimal olanın ne olduğunu belirleyecek ve buna yardımcı olacak kuralları iyi tasarlamak gerekiyor
29