INmagazine Sayı 32 Etik ve İtibar Derneği INmagazine 32 | Page 31

Aynı zamanda etik tartışmaları , ister bireysel ister kurumsal bağlamda ele alınsın , kaçınılmaz olarak öznel yargılar

barındıracağından iktisatçıların uzak
durmayı tercih ettiği bir alan . Bunun
yerine , daha nesnel bir biçimde tanımlanabilen
, matematiksel olarak modellemeye
elverişli olan “ toplumsal fayda ”
kavramı daha çok ilgi alanıdır iktisatçıların
. Bir iktisatçı olarak ben de bu
eğilime ayak uydurup , yukarıda tartıştığım
optimizasyon sürecinin toplumsal
faydayla ilişkisini tartışacağım .
Burada “ toplumsal ” teriminden kasıt ,
kelimenin yaygın kullanımı olarak “ bir
ülkede yaşayan insanlara dair ” olabileceği
gibi “ bir arkadaş grubu , bir firma ,
bir aile gibi birden fazla bireyin oluşturduğu
herhangi bir topluluğa dair ”
de olabilir . Kelimeyi bu geniş anlamıyla
kullandığımızda , bir davranışın etik
olup olmamasındaki temel kriter zaten
toplumsal faydaya pozitif veya negatif
bir etkisinin olup olmadığı olacaktır .
Zira toplumsal faydaya , artı veya eksi ,
hiçbir etkisi olmayan herhangi bir
davranış tamamen kişiyi ilgilendirece-
Bu tür sapmalara önemli bir örnek , iktisat literatüründe “ bargaining game ” olarak adlandırılan pazarlık oyunları ve türevleridir .
ğin 10 TL -belli bir sınıra kadar bu miktarın çok önemi yok ; farklı miktarlarla oynanan pek çok farklı versiyonda benzer sonuçlar gözlemliyoruz- veriliyor . İlk turda bu kişi , kendisine verilen parayı eşleştiği diğer kişiyle arasında istediği şekilde bölüyor . Örneğin kendisine 6 TL , karşısındakine 4 TL veya 5 ’ e 5 gibi . Bu teklif karşı tarafa gösteriliyor . İkinci turda , karşı taraf sunulan teklifi kabul ederse ilk tarafın yaptığı teklif neyse para o şekilde iki tarafça paylaşılıyor ve oyun bitiyor . Eğer bu turda ikinci taraf teklifi kabul etmezse her iki taraf da sıfır lira alıyor ve oyun bitiyor . Öncelikle , iktisat öğretisinin öngördüğü optimal sonucu açıklamaya çalışayım : Birinci turda teklifi yapacak
olan tarafın rasyonel olduğunu ( burada rasyonellikten kasıt , çıkarını optimize eden davranış ) varsayarsak ve bu kişinin karşı tarafın da rasyonel olduğunu varsayarak davranacağını varsayarsak yapması gereken teklif “ bana 9,99 lira , karşı tarafa da 1 kuruş ” olacaktır . Çünkü karşı tarafın rasyonel olduğunu varsayınca kendisine verilen 1 kuruşluk teklifi kabul edeceğini düşünmemiz gerekir . Çünkü reddederse oyun bozulacak ve kendisi 0 lira alacaktır . 1 kuruş 0 liradan fazladır ve çıkarını maksimize ediyorsa 1 kuruşu 0 liraya tercih edecektir . Çıkarını maksimize ettiğini düşündüğümüz karşı tarafın , kendisine sunulacak 0 ’ danbüyük her miktarı kabul edeceğini göz önünde bulundurursak birinci tarafın yapacağı teklif 9,99 ’ a 1 kuruş olacaktır ; çünkü o da alacağı en yüksek miktarı almak ister ( çıkar maksimizasyonu ). Yapılan bu teklifin de ikinci tarafça kabul edilmesi gerekir ; çünkü 1 kuruş 0 ’ dan büyüktür . Fakat dünyanın pek çok yerinde birçok farklı kesime oynatılan bu oyunda , yukarıda tarif edilen rasyonel sonuç neredeyse hiçbir za-
27
ğinden bu tür davranışların etik olup
olmadığını tartışmak beyhude bir çaba
olacaktır .
İktisatta temel varsayımlardan bir
tanesi , kişi ve kurumların tüm davranışlarında
sürekli optimizasyon yaptığıdır
. Bu çoğu zaman doğru olsa da
bazı durumlarda optimal kararlardan
sapıldığını da gözlemliyoruz . Bu tür
sapmalara önemli bir örnek , iktisat literatüründe
“ bargaining game ” olarak
adlandırılan pazarlık oyunları ve türevleridir
. Bu neyi optimize ettiğimiz
konusunda bir tartışmayı beraberinde
getirse de klasik iktisat öngörüsüne
aykırı sonuçlar verdiği için önemlidir .
Kısaca özetlemek gerekirse oyun şu
şekilde oynanıyor : Birbirini tanımayan
ve görmeyen iki insandan birine örne-