INmagazine Sayı 28 Etik ve İtibar Derneği INmagazine sayı 28 | Page 19

ğü olarak karşımıza çıkmaktadır . Ancak hem dünyada hem de Türkiye ’ de bu yükümlülüğün , farklı meslek gruplarına da sirayet edecek şekilde genişletildiği gözlemlenmektedir . Yalnızca sayılan sektörler kapsamında faaliyet gösteren şirketler açısından değil , diğer tüm sektörlerde faaliyet gösteren şirketler açısından da yolsuzlukla mücadele perspektifinden bakıldığında , şirketlerin tedarik zincirinde yer alan diğer oyuncuları ve müşterilerini “ tanınmasının ”, söz konusu üçüncü taraflar nezdinde meydana gelebilecek ve dolaylı olarak şirketi de olumsuz etkileyebilecek usulsüz eylem ve faaliyetlerin önünde geçilmesi ve hem şirketin , hem de toplumun söz konusu usulsüzlüklerden korunması açısından oldukça önemli ve tedbir niteliğinde bir adım olduğu söylenebilecektir . Öte yandan finans , bankacılık ve yatırım sektörü ile bağlantılı olarak düzenlenmiş olan kara para aklama mevzuatının doğrudan bu konuyu
ele almakta ve bu anlamda önemli bir role sahip olmaktadır . Nitekim söz konusu düzenlemeler genel anlamda şirketlerin müşterilerini tanımaları hususunda atmaları gerekli adımlarda ve izleyecekleri yolda ışık tutucu bir niteliğe de sahip olabilecektir .
5549 Sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun ile bazı meslek gruplarına , kurum ve kuruluşlara , yolsuzluğu önleme amacıyla özel sorumluluklar atfedilmiştir . Bunlardan bir tanesi , yükümlülerin müşterilerinin tanınmasına ilişkin esaslar kapsamında kendileri nezdinde yapılan veya aracılık ettikleri işlemlerde , işlem yapılmadan önce işlem yapanlar ile nam veya hesaplarına işlem yapılanların kimliklerini tespit etmelerini ve gerekli diğer tedbirleri almalarını zorunlu kılan “ müşterinin tanınması ” yükümlülüğü olarak karşımıza çıkmaktadır . Söz konusu kanun maddesi çerçevesinde ( i ) bankacılık , sigortacılık , bireysel emeklilik , sermaye piyasaları , ödünç para verme ve diğer finansal hizmet sağlayıcıları , ( ii ) posta , taşımacılık , talih ve bahis oyunları alanında faaliyet gösterenler , ( iii ) döviz , taşınmaz , değerli taş ve maden , mücevher , nakil vasıtası , iş makinesi , tarihi eser , sanat eseri , antika ticareti ile iştigal edenler veya bu faaliyetlere aracılık edenler ile noterler , ( iv ) spor kulüpleri ve ( v ) bazı işlerle sınırlı olmak üzere serbest avukatlar şeklinde sayılan meslek grupları yükümlü olarak sayılmaktadır .
Mevzuat , kimlik tespiti yükümlülüğünde bazı durumlarda tutar eşiğini zorunlu kılmıştır ; ancak sürekli iş ilişkisi sayılabilecek durumlarda tutar gözetmeksizin kimlik tespiti yükümlülüğü öngörmüştür . Ayrıca avukatlar ve müvekkilleri arasında gerçekleşecek finansal hizmetlerin sözleşmeye dayalı yapılması esas olduğundan , sürekli iş ilişkisi tanımına girmekte ve hizmet tutarı gözetmeksizin kimliğe ilişkin bilgilerin alınması ve bu bilgilerin doğruluğunun teyit edilmesi
suretiyle müvekkillerin ve bu kişilerin adına veya hesabına hareket edenlerin kimliğinin tespit edilmesi gerekmektedir . Kanun , yükümlülerin kimlik tespiti yapamadıkları veya iş ilişkisinin amacı hakkında yeterli bilgi edinemedikleri durumlarda iş ilişkisi tesis edemeyeceklerini ve talep edilen işlemi gerçekleştiremeyeceklerini öngörmektedir .
Daha önce elde edilen müşteri kimlik bilgilerinin yeterliliği ve doğruluğu konusunda şüphe duyulması nedeniyle yapılması gereken kimlik tespit ve teyidinin yapılamadığı durumda ise iş ilişkisinin sona erdirilmesini ve belirtilen bu hususların şüpheli işlem olup olmadığının ayrıca değerlendirilmesini öngörmektedir .
Aynı düzenleme ile ( i ) bankalar , ( ii ) sermaye piyasası ve aracı kurumları , ( iii ) sigorta ve emeklilik şirketleri ve ( iv ) Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü olarak sıralanan kurumlara uyum programı oluşturma yükümlülüğü de getirilmiştir . Düzenlenen uyum programının kapsamında ise birtakım zorunluluklar belirlenmiştir . Bunlar , günümüzde şirketlerde rastladığımız şirket içi uyum programlarına benzer şekilde , ( i ) kurum politikası ve prosedürlerinin oluşturulması , ( ii ) risk yönetimi faaliyetlerinin yürütülmesi , ( iii ) izleme ve kontrol faaliyetlerinin yürütülmesi , ( iv ) uyum görevlisi atanması ve uyum birimi oluşturulması , ( v ) eğitim faaliyetlerinin yürütülmesi ve ( vi ) iç denetim faaliyetlerinin yürütülmesini zorunlu kılmaktadır .
Bu anlamda , Türk hukukunda belirli kurum ve şirketlere has olarak düzenlenmiş olsa da mevzuatsal bir yükümlülük olarak bir uyum programı kurulması zorunluluğu getirilmesi , yolsuzlukla mücadele çalışmaları açısından Türk hukukunda önemli bir gelişmedir .
15