INmagazine Sayı 21 Etik ve İtibar Derneği | Page 6

MAKALE

Anlamlı şirket olmak , Sosyal Fayda Yaratmak veya “ Wikipedia ” toplumuna Dönüşmek

Yazı : Salim Kadıbeşegil Merkezi Kurucu Başkanı ve Danışma Kurulu Üyesi
COVİD-19
ile ne öğrendik ? Ulusların sınırlarının küresel sorunlar karşısında bir “ anlamı ” olmadığı birinci ders sayılırsa “ iklim krizi ” ( maalesef ) içinde yaşayarak öğrenmek zorunda kalacağımız ikinci ders olarak tanımlanabilir .
4

Gelir dağılımındaki adaletsizliğin neden olduğu zengin-fakir arasındaki uçuruma artık “ kapımızın önünde ” tanık oluyoruz . Tüketim toplumu haline dönüşmenin bedelini de zengin-fakir ayrımı gözetmeksizin ödediğimiz bir dönemden geçiyoruz . Zenginlerin zenginliklerinin bile keyfini süremedikleri bir dönemden geçtiğimizi de bir kenara iliştirelim .

Peki “ çare ” var mı ? “ Çözüm ” var mı ? Bu kötü gidişatı belki durduramayabiliriz ama geçmişin yanlışlarından yola çıkarak yeni bir toplumsal yaşam modeli tasarımlayabilir miyiz ?
Kapitalizm şirketlerin varlık nedenini hissedarlarına değer yaratmak üzere kurgulanmış bir sistem olarak tarihe geçti . Yani “ kâr ” etmeleri isteniyordu şirketlerden . Çünkü hissedarları bu şirketlerde “ gelecek ” görmüşler ve “ para ” yatırmışlardı . 1900 ’ lerin başından beri kapitalizmin ihtiyaçların karşılanması için kâr etmeleri kurgusuna 1930 ’ larda bir ekleme daha yapıldı ! İhtiyaçların karşılanmasından elde edilecek kârın yeterli olmadığından yola çıkılarak hayallerin ve arzuların da pazarlanabileceği teorisi benimsendi Bir üst kurguyla önce “ tüketicilerin zihninde bir ‘ yeni tüketici profili ’ pazarlaması ” yapıldı ; marka , reklam , halkla ilişkiler ve satış / pazarlama stratejileri ile kapitalizmin hedefleri taçlandırıldı . 1970 ’ lere gelindiğinde Nobel İktisat ödüllü iktisatçı Prof . Milton Friedman “ şirketlerin sosyal sorumluluğunu kâr etmek ” olarak tanımlıyordu !
” Ne pahasına olursa olsun tüket ” anlayışının uzantısı olarak insanlar geleceğe borçlandırılarak kendilerine ait olmayan bir hayatın içinde sonsuz bir tüketim kıskacında yaşamlarını biçimlendirdiler . 2000 ’ lere gelindiğinde tüketim çılgınlığının başta insan hakları , ekolojik denge , gelir dağılımındaki adaletsizlik olmak üzere yaşamın sürdürülebilirliğinin büyük tehlike altında olduğu uluslararası raporlara zaten yansımıştı .