Toplumsal Tepkilerin “ Markaya ” Dönüşmesi İşlerin bu noktaya gelmesinde toplumsal dinamiklerin tabii ki çok önemli bir yeri var . Çünkü küresel çapta hangi değerlerin yükselmekte olduğunu bu dinamiklerin içinde görebiliyoruz . Özellikle toplumsal tepkilerin “ markaya ” dönüşmesinin şirketler , markalar ve düzenleyici kurumlar üzerindeki etkileri çok yüksek . Biz bunlara “ sosyal tepki markaları ” ( Protest Brands ) diyoruz . Paris sokaklarını aylarca meşgul eden “ sarı yelekliler ”, # metoo , # occupywallstreet , Hong Kong ’ da karşımıza çıkan sarı şemsiyeler , İtalya seçimlerinde boy gösteren “ sardunya hareketi ”, bizde Gezi döneminde markalaşan # duranadam gibi . Küreselleşmenin bir başka boyutu olan “ bireylerin küreselleşmesinin ” göstergesi olan bu gelişmeler önce “ Ne oluyoruz ?” sorusunu , arkasından “ bizi de etkiler mi ?” sorusunu getirdi . Etkileyeceği son derece net olduğundan “ biz ne yapmalıyız ?” sorusunun cevabı aranmaya başlandı .
Şirketler Kültürleri İle Rekabet Ederler ! Şirketleri aynı sektörde bile olsalar birbirlerinden ayıran temel özellikler sahip oldukları kültür ve benimsedikleri değerlerdir . Şirketler aslında ürün ve hizmetleriyle değil kültür ve değerleri ile rekabet etmekteler . Bugün tüm dünyada farklılaşma göstergesi olan kurum itibarı da söz konusu değerler ve kültür üzerine inşa edilmektedir . Örneğin “ müşteri / tüketici odaklı ” bir şirketin pazarda bu konuyu benimsememiş şirketlere oranla ciddi avantajları vardır . Neden ? Çünkü müşteri odaklılık toplumsal duyarlılıklar içinde üst sıralarda durmaktadır . Yani bir “ değerdir ”. Karşılığı vardır . Tabii değeri benimsemekle iş bitmiyor . Her şirketin müşteri odaklı olduğunu varsayalım . Bu duyarlılığını hangi kültürden beslenerek müşterilere yansıtıldığı yine bir rekabet göstergesidir . Kültürün
|
Özellikle toplumsal tepkilerin
“ markaya ” dönüşmesinin
şirketler , markalar ve
düzenleyici kurumlar üzerindeki
etkileri çok yüksek .
Biz bunlara “ sosyal tepki
markaları ” ( Protest Brands )
diyoruz 2 .
bu anlamdaki karşılığı şirketin politikaları , süreçleri ve çalışanlarının davranışlarıdır .
Şirketler vizyonlarını ve misyonlarını “ kurumsal değerleri ” ile ete-kemiğe büründürürler . Ancak bir koşulda bu değerlerin karşılığı vardır ; toplumun duyarlılıklarının göstergesi olmaları ön koşuldur . Müşteri odaklılık toplumda kabul görmüş bir değerdir . Ekolojik çevre gibi . Karbon ayak izi , su ayak izi , plastik ayak izi gibi . İnsan hakları ve bu şemsiyenin altında toplaşmış olan ; kadınların statüsü , çocuk hakları , ırk ayrımcılığı , mülteciler gibi .
|
Burada saymış olduğumuz değerler 30 yıl önce gündemde bile olmayan başlıklardı . Tıpkı bunlar zaman içinde “ hijyen ” kabul edilip yerine başka değerlerin hayatımıza yön vereceği gibi . Ama toplumsal dinamikler bunları değere dönüştürdü ve şirketlerden de bu değerlere yönelik bir talep oluştu . İşte bu yıl Davos gündemini de işgal eden konu başlıklarının arka planında özellikle 1980 ’ lerden bu yana sokaklarda yaşanan bu gelişmeler Vardı !
“ Anlamlı Şirketler Veya Sosyal Fayda Yaratan Şirketler ” Bu gelişmeleri önceden öngören bazı şirketler erken yol alıp başka bir yolculuğa çıktılar .
Bunlara “ anlamlı şirketler veya sosyal fayda yaratan şirketler ” adı verildi . Kapitalizmin döngüsü içindeki şirketlerin geleneksel iş yönetme anlayışlarından farklı olduklarını iddia eden bu şirketler küresel ölçekte ayrı bir “ lig ” oluşturmaya başladılar desek yeridir . Hemen hemen her sektörde karşımıza çıkmakta olan bu şirketler ilk bakışta ; vizyonları , mis-
|
7 |