INmagazine Sayı 18 | Page 15

ler (finansal, kaynak eksikliği vb.) sebebiyle acilen alternatif bulunması gerektiğinde, • Ve/veya acil olarak piyasaya mal veya hizmet sağlamamız gerektiğinde resmin içine dâhil olacak üçüncü tarafların zaman baskısı sebebiyle etkin bir biçimde incelenememesi – güvenilir olmayan, yüksek riskli ya da yasaklı taraflarla ya da bu ülkelerle iş yapılması, Özetle duediligence sürecimizin zaman baskısına karşın esnetilmesi, 2. Mevcut sürecin kontrolleri azaltıcı etkisi sebebiyle rüşvet, yolsuzluk ya da suistimale yatkın çalışanlar ya da üçüncü taraflar için uygun bir ortam yaratması, 3. Evden çalışma düzeninin denetim ve izleme faaliyetleri üzerinde yarattığı zorluk, 4. Faaliyet gösterilen ülkedeki kamu kurumlarıyla, toplumlarla veya bağış toplayan aracı kurum ya da derneklerle daha fazla ilişki içerisinde olunması – özellikle yüksek riskli bölgelerde bağışların uygunsuzca yapılması ya da kanunsuzca kullanılması durumunda oluşabilecek riskler, 5. Finansal baskıların ve zaman baskısının üçüncü veya dördüncü tarafları iş kanunu, insan hakları, iş sağlığı ve güvenliği gibi konuların gerekliliklerini gözden kaçırma ya da bilinçli olarak geri plana atma sonucunu doğurarak ana şirket için yaratabileceği itibar riski, 6. Üçüncü taraflarla pek çok operasyonun elektronik ortamda sürdürülmeye çalışılmasıyla birlikte yaşanabilecek siber güvenlik ya da veri ihlali riskleri, 7. Önceliklerin değişmesi, kontrollerin azalması, misilleme/iş kaybı korkusuyla ihbar mekanizmalarının gerektiği şekilde işlememesi. Kurumsal şirketlerin %36’sı rüşvet ve yolsuzluğu etik ve uyum riskleri arasında en üst sıraya koyarken bunların %46’sı risk odaklı özenli inceleme programına sahip. yönetimi gibi iş kollarıyla koordineli çalışma ve üçüncü taraflarla ilgili olası riskleri gündeme alıp bunlarla ilgili stratejik planlama yapmak, 2. Mevcut tedarik zincirini haritalandırmak ve hâlihazırda yapılmadıysa, bu zincirdeki üçüncü ve dördüncü tarafların risk seviyelerinin belirlemek, 3. Olası risk ve acil durum gerekliliklerine karşı alternatif tedarik ve satış kanallarının tanımlamak, 4. Gerekirse ilave kaynak ya da süreç optimizasyonu sağlayarak tedarikçi seçiminde özenli inceleme süreçlerini layıkıyla yapılmasını sağlamak ve ilgili soru setlerinde rüşvet ve yolsuzlukla ilgili sorulara ilaveten -eğer hâlihazırda yoksa– ilgili tarafın COVID-19 eylem planı, finansal yeterliliği, insan hakları politikaları, veri güvenliği, çalışan haklarına saygı gibi konulardaki uygulamalarıyla ilgili sorular eklemek, 5. İzleme, denetim ve eğitim faaliyetleri: Evden çalışma koşullarının elverdiği ölçüde, teknolojinin imkânlarından faydalanarak, denetim faaliyetlerinin özellikle yüksek riskli üçüncü taraflar ve bölgelere odaklanarak sürdürmeye çalışmak. Aynı zamanda, hem üçüncü taraf hem de şirket içinde üçüncü taraflarla birebir çalışan personelin bu süreçte ortaya çıkabilecek riskler ve bunların yönetimiyle ilgili eğitilmesini sağlamak, 6. Bağış politikalarının belirlenmesi ve bağışların bu politikalara uyumlu, due diligence sürecini müteakip ve mümkünse yazılı protokollerle yapılmasını sağlamak, 7. İletişim kanallarının etkin kullanmak ve hem şirket içinde hem de üçüncü taraflara ihlal bildirim kanalları ve metotları hakkında hatırlatma yapmak. Sonuç olarak, yaşadığımız kriz ortamının çoğu şirketi ve iş modelini hazırlıksız yakaladığı aşikâr. Dünya tedarik zinciri ve endüstrisinin krizden ciddi şekilde etkileneceği düşünülüyor. Ancak bir kriz ortamında olmamız, bu makalede ele alınan ve alınmayan daha pek çok üçüncü taraf eylemlerinden sorumlu olduğumuz ve bu eylemlerin itibari, hukuki, finansal ya da operasyonel riskler doğurabileceği gerçeğini de değiştirmiyor. Şirketlerin uzun soluklu ve güvenilir bir şekilde var olmaları ise ancak risklerin doğru değerlendirilmesi ve tedbirlerin olabildiğince elden bırakılmamasıyla mümkün olacak. 13 COVID-19’un üçüncü taraf etik ve uyum riskleri üzerindeki olası arttırıcı faktörlerini bu şekilde sıraladıktan sonra bir de alınabilecek önlemlere bakalım: 1. Kriz yönetimi, iş sürekliliği, risk