INmagazine Sayı 18 | Page 14

3. TARAFLAR Görsel www.shutterstock.com sitesinden alınmıştır. 12 kaybı etkileri olur. İlgili yasaların uyum rehberlerine ve uluslararası iyi uygulamalara baktığımızda temelde şu risk yönetim aksiyonları karşımıza çıkıyor: orantılı bir üçüncü taraf risk yönetimi programına sahip olmak, düzenli ve makul seviyede özenli inceleme (due diligence) ve risk derecelendirme yapmak, uyum taahhüdü (ya da sertifikalandırılması), sözleşmelerde ilgili hükümlerin yer alması, eğitim, izleme ve denetim. NAVEX Global tarafından 2019’da yapılan bir araştırmaya göre 1 , kurumsal şirketlerin %36’sı rüşvet ve yolsuzluğu etik ve uyum riskleri arasında en üst sıraya koyarken bunların %46’sı risk odaklı özenli inceleme programına sahip. Aynı araştırmaya katılan şirketlerin %57’si üçüncü taraf risk yönetimi programlarını ortalama ya da yetersiz olarak değerlendiriyor fakat bunlardan ancak %38’si bu alanda bir iyileştirme planlıyor. Görünen o ki, finansal ve hukuki yaptırımlar ve itibar kaybı riski her ne kadar sert olsa da şirketler üçüncü taraf risk yönetimine gereken özeni göstermiyor. İstatistikler, organizasyonların çoğunun daha çok şirket içi risklere odaklanarak etik ve uyum politikalarının geliştirilmesine, ihbar hattı kurulmasına, iç soruşturmalara ve eğitimlere öncelik verdiğini işaret etmekte. Hâlbuki, yaşanan vakalara bakıldığında rüşvet, yolsuzluk, çıkar çatışması, finansal, siber ve itibar riski gibi üçüncü taraflardan kaynaklanabilecek etik ve uyum risklerinin gerçekleşme olasılığı ve etkileri çok daha yüksek. Verilen önem ve etki arasındaki 1 The Definitive Corporate Compliance Benchmark Report, NAVEX Global, 2019. Verilen önem ve etki arasındaki dengesizliğin en önemli sebebi ise üçüncü taraflardan kaynaklanabilecek risklerin çok daha zor fark edilir olmaları ve kontrol güçlüğü. dengesizliğin en önemli sebebi ise üçüncü taraflardan kaynaklanabilecek risklerin çok daha zor fark edilir olmaları ve kontrol güçlüğü. Bu bakımdan, şirketlerin üçüncü taraf risklerine daha fazla önem vermeleri ve buna yönelik programlarını güçlendirmeleri tavsiye ediliyor. Gerek çok uluslu büyük şirketler gerekse küçük ve orta ölçekli şirketler normal işleyişlerinde bile tam olarak bu riski yeterince kavrayamamış ve etkin bir üçüncü taraf risk yönetim programı geliştirememişken korona virüsün sebep olduğu kriz ortamında, yeni çalışma düzenlerimizle çok daha karmaşık ve büyüyen bir üçüncü taraf risk matrisiyle karşı karşıyayız. Peki, neler bu süreçte üçüncü taraflarla ilgili etik ve itibar risklerimizi artırıcı faktörler olarak karşımıza çıkıyor. Bu faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz: 1. Salgın süresince acil olarak ihtiyaç duyulan mal ve hizmetlerin tedarikinde, • Hâlihazırdaki üçüncü tarafların yaşadığı çeşitli problem-