ler (finansal, kaynak eksikliği vb.)
sebebiyle acilen alternatif bulunması
gerektiğinde,
• Ve/veya acil olarak piyasaya mal
veya hizmet sağlamamız gerektiğinde
resmin içine dâhil olacak üçüncü
tarafların zaman baskısı sebebiyle
etkin bir biçimde incelenememesi –
güvenilir olmayan, yüksek riskli ya da
yasaklı taraflarla ya da bu ülkelerle iş
yapılması,
Özetle duediligence sürecimizin zaman
baskısına karşın esnetilmesi,
2. Mevcut sürecin kontrolleri azaltıcı
etkisi sebebiyle rüşvet, yolsuzluk ya
da suistimale yatkın çalışanlar ya da
üçüncü taraflar için uygun bir ortam
yaratması,
3. Evden çalışma düzeninin denetim
ve izleme faaliyetleri üzerinde yarattığı
zorluk,
4. Faaliyet gösterilen ülkedeki kamu
kurumlarıyla, toplumlarla veya bağış
toplayan aracı kurum ya da derneklerle
daha fazla ilişki içerisinde olunması
– özellikle yüksek riskli bölgelerde
bağışların uygunsuzca yapılması ya da
kanunsuzca kullanılması durumunda
oluşabilecek riskler,
5. Finansal baskıların ve zaman baskısının
üçüncü veya dördüncü tarafları
iş kanunu, insan hakları, iş sağlığı ve
güvenliği gibi konuların gerekliliklerini
gözden kaçırma ya da bilinçli olarak
geri plana atma sonucunu doğurarak
ana şirket için yaratabileceği itibar
riski,
6. Üçüncü taraflarla pek çok operasyonun
elektronik ortamda sürdürülmeye
çalışılmasıyla birlikte yaşanabilecek
siber güvenlik ya da veri ihlali
riskleri,
7. Önceliklerin değişmesi, kontrollerin
azalması, misilleme/iş kaybı korkusuyla
ihbar mekanizmalarının gerektiği
şekilde işlememesi.
Kurumsal şirketlerin %36’sı rüşvet
ve yolsuzluğu etik ve uyum riskleri
arasında en üst sıraya koyarken
bunların %46’sı risk odaklı özenli
inceleme programına sahip.
yönetimi gibi iş kollarıyla koordineli
çalışma ve üçüncü taraflarla ilgili olası
riskleri gündeme alıp bunlarla ilgili
stratejik planlama yapmak,
2. Mevcut tedarik zincirini haritalandırmak
ve hâlihazırda yapılmadıysa,
bu zincirdeki üçüncü ve dördüncü tarafların
risk seviyelerinin belirlemek,
3. Olası risk ve acil durum gerekliliklerine
karşı alternatif tedarik ve satış
kanallarının tanımlamak,
4. Gerekirse ilave kaynak ya da süreç
optimizasyonu sağlayarak tedarikçi
seçiminde özenli inceleme süreçlerini
layıkıyla yapılmasını sağlamak ve ilgili
soru setlerinde rüşvet ve yolsuzlukla
ilgili sorulara ilaveten -eğer hâlihazırda
yoksa– ilgili tarafın COVID-19
eylem planı, finansal yeterliliği, insan
hakları politikaları, veri güvenliği, çalışan
haklarına saygı gibi konulardaki
uygulamalarıyla ilgili sorular eklemek,
5. İzleme, denetim ve eğitim faaliyetleri:
Evden çalışma koşullarının elverdiği
ölçüde, teknolojinin imkânlarından
faydalanarak, denetim faaliyetlerinin
özellikle yüksek riskli üçüncü taraflar
ve bölgelere odaklanarak sürdürmeye
çalışmak. Aynı zamanda, hem üçüncü
taraf hem de şirket içinde üçüncü taraflarla
birebir çalışan personelin bu
süreçte ortaya çıkabilecek riskler ve
bunların yönetimiyle ilgili eğitilmesini
sağlamak,
6. Bağış politikalarının belirlenmesi
ve bağışların bu politikalara uyumlu,
due diligence sürecini müteakip ve
mümkünse yazılı protokollerle yapılmasını
sağlamak,
7. İletişim kanallarının etkin kullanmak
ve hem şirket içinde hem de
üçüncü taraflara ihlal bildirim kanalları
ve metotları hakkında hatırlatma
yapmak.
Sonuç olarak, yaşadığımız kriz ortamının
çoğu şirketi ve iş modelini hazırlıksız
yakaladığı aşikâr. Dünya tedarik
zinciri ve endüstrisinin krizden ciddi
şekilde etkileneceği düşünülüyor.
Ancak bir kriz ortamında olmamız,
bu makalede ele alınan ve alınmayan
daha pek çok üçüncü taraf eylemlerinden
sorumlu olduğumuz ve bu
eylemlerin itibari, hukuki, finansal ya
da operasyonel riskler doğurabileceği
gerçeğini de değiştirmiyor. Şirketlerin
uzun soluklu ve güvenilir bir şekilde
var olmaları ise ancak risklerin doğru
değerlendirilmesi ve tedbirlerin
olabildiğince elden bırakılmamasıyla
mümkün olacak.
13
COVID-19’un üçüncü taraf etik ve
uyum riskleri üzerindeki olası arttırıcı
faktörlerini bu şekilde sıraladıktan
sonra bir de alınabilecek önlemlere
bakalım:
1. Kriz yönetimi, iş sürekliliği, risk