INmagazine Sayı 15 | Page 17

arasındaki farkın açılmasına neden olan %1’in elinde. %99 sokaklarda, parklarda, yaşamın her alanında ada- letsizliğin simgesi olarak marka özü- nü oluşturdu. “Bu kadar para verip de aldığı- mız bu malları kim üretiyor?” Bu durum bugünlere özgü bir durum değil. 1980’lerde başlayan ve tüketim toplumuna gözümüzü açtığımız yıl- larda “bu kadar para verip de aldığı- mız bu malları kim üretiyor” sorusu beynimizi mıncıklamaya başladığın- da, duyarlılıklarımıza -her neyse o duyarlılıklar- ters hareketler yapan markaları o günün imkânları ile ka- muoyuna şikayet etmeye başladık. Günümüzde de internet ortamında marka ve boykot sözcüklerini yazar- sanız tüketiciler tarafından onlarca markanın boykota maruz kaldıkları- na tanık olabilirsiniz. Boykotlar mar- kalar üzerine etkili olabiliyor mu? Bunun cevabı derinlemesine araş- tırmalar yapılmasını gerektiriyor. Ancak yüzeysel bir bakış ile ifade et- mek gerekirse tepkilerini bir “Protest Brand” haline dönüştürmüş olanların daha can yakıcı olduğunu görmezden gelemeyiz. Ticari markalar günümüzde “dere yatağına yapılmış evler” görüntü- sündeler. Hangi hammaddeyi kimden aldıkları ile başlıyor işler. O hammad- deyi üretenlerin insan hakları ve çev- re duyarlılığı gibi konularda iyi per- formansının olmadığı gerçeği varsa Barbie’nin üreticisi Mattel’in başına gelenler benzer durumdaki üreticiler için ders olmalı. Mattel, Barbie bebekleri için Endo- nezyalı APP’den ambalaj malzemesi alıyordu. APP ise ormanları katledi- yor ve uyarılara kulaklarını tıkıyor- du. Mattel’in en yoğun iş yaptığı Noel öncesi başlatılan boykot satışların dibe vurmasına neden olduğu gibi, hisselerini de tepe taplak etti. Protest Brand “Barbie it is over” sloganı ile kamuoyuna yansımış, gazeteler, der- giler, televizyonlar ve sosyal medya bu sloganın eşlik ettiği görselleri haf- talar boyunca yayımlamıştı. Çemkirme – kulak çekme – cim- cikleme … Protest Brand’lerin tepkileri önce “çemkirme” ile başlar. Bu başlangıç “ne oluyor” şeklinde bir farkındalık mesajıdır. Sonra bir “kulak çekme” faslı gelir ki burada artık kamu oyu şekillenmeye ve kamu yöneticilerini baskıaltına almaya başlamıştır. Hatta arka planda onlardan destek bile ala- bilir. Kulak çekmeyi umursamayanlar için “cimcikleme” sürecin devamın- dadır. Bu kısımda cezalar, yaptırımlar ve diğer hukuki kurallar devreye gir- meye başlamıştır. Bir sonrasında ise bu gidişat “can yakan” bir boyutta iken artık kamu- oyu oluşmuştur. Çünkü basın, sosyal medya, sivil toplum kuruluşları, mes- lek kuruluşları, köşe yazarları konu- ya artık vakıf olmuşlardır. Olumsuz- luklara neden olanların ne “abileri” kalmıştır ne de “müttefikleri”. Kısa- cası eylemler birer “Protest Brand” olmuştur! 15