sıralamanın kurallarını açıklamak,
kötü niyetli girişimleri önlemek ve
tüketicileri korumak için açıklanma-
ması gereken detaylı algoritmik işle-
yiş ilkelerinin açıklanması anlamına
gelmiyor. Platformların sıralamaya
yönelik açıklama yükümlülüğünü ye-
rine getirmelerini kolaylaştırmak
için AB Komisyonu geçiş sürecinde
bir rehber yayınlayacak.
g- Bir dijital platformca tüzük kural-
ları ihlal edilirse, AB sınırlarındaki
ulusal yargı yollarına başvuru müm-
kün olacak. Ancak Tüzükte belirtil-
diği üzere uzun ve maliyetli olacak
bu tür bir yasal yolun yanı sıra, plat-
formlar tarafından kurulacak şeffaf,
ücretsiz, kolay ulaşılabilir ve etkili bir
iç-şikayet çözümüne yönelik bir me-
kanizma kurularak şikayetlerin ele
alınması öngörülüyor. Ayrıca, mas-
rafların çoğunun hizmet sağlayıcısı
tarafından karşılanacağı bir arabu-
luculuk mekanizmasının kurulması
da Tüzüğün hedefleri arasında. Bu
amaçla üye devletlerin dijital plat-
formlar konusunda uzman uzlaştır-
ma merkezleri kurması öneriliyor.
Üye devletlerde işletme kullanıcıları-
nı temsil eden kanuna uygun olarak
kurulmuş olan kar amacı gütmeyen
kurumlar veya kamu kurumları da bu
Tüzük kurallarının ihlali gerekçesi ile
ulusal mahkemelerde dava açmaya
yetkili olacaklardır.
Yukarıda ana hatları ile hükümlerini
incelediğimiz ve 12 Temmuz 2020
tarihinde uygulanmaya başlanacak
olan, üç yıllık bir çalışma ve araştır-
manın ardından yayınlanan bu Tüzük
şeffaflık aracılığı ile sadece rekabeti
değil, dolaylı olarak tüketicileri de
korumayı hedefliyor.
3- Sonuç: Cebimde Kimin Eli, Üze-
rimde Kimin Gözü Var?
Hayatımızdaki her alanda bizimle
veya kurumumuz ile ilgili bilgileri
bizden iyi bilenler hakkında bilgi sa-
hibi olabilmeliyiz. Bilgi asimetrisini
düzeltmedikçe özgür olma şansımız
yok. Ekonomik olan dahil her türlü
etkinliğimizin nasıl belirlendiğini
veya ne şekilde ve hangi veriler kulla-
nılarak ne amaçla izlendiğimizi bilme
hakkımız var. Yeni fikirlerin, yeni bi-
limsel gelişmelerin filizlenmesinin en
önemli koşullarından biri özgürlük
ortamıdır. Bunun için her konuda ve
hızla yasal düzenlemelerin yetiştiri-
lemeyeceği gerçeği karşısında, şeffaf-
lık bir yasal zemin olmanın ötesinde
temel bir etik değer olarak da kabul
edilmiştir. Ancak bu ilkenin varlığı
öteden beri demokratik toplumların
teminatıdır. Svalbard/Norveç’teki to-
hum bankasının insan erişimine fizi-
ken ve içerik olarak neredeyse kapalı
olması, bu bankanın yansıtılan ama-
cını sorgulatarak onu bir kara kutuya
çeviriyor (Pentecost, 2013).
Görüldüğü üzere kara kutu sorunu
algoritmalar ile ortaya çıkmış yeni
bir sorun değildir. Bu sorunu çözecek
tek formül ise yasal düzenlemeler ile
bulunamayabilir. Çünkü giderek güç-
lenen dev teknoloji şirketleri, sadece
hukukla bağlı olmakla kalmayıp, yasa
yapımında da etkili aktörlerdir (Ken-
nedy, 2017). O nedenle insani de-
ğerlerimizi korumak ve gerek ticari
hayatta gerekse de hayatın diğer tüm
alanlarında adil işleyen kurallar için
şeffaflığın diğer tüm etik ilkeler gibi
sadece yasalarla düzenlenmesi ye-
tersizdir (Cansu, 2019). Çözüm, etik
ilkelerin bireysel ve kurumsal olarak
içselleştirilmesine bağlıdır. 2000’li
yılların başında kullanıcılar arası
dosya paylaşımı programı olan Naps-
ter kullananlar hatırlarlar, bir başka
kullanıcı sizden dosya indirirken bil-
gisayarı kapatmamanızı söyleyen bir
hukuk kuralı olmadığı halde kulla-
nıcıların büyük çoğunluğu, bunu bir
etik kural olarak benimsemişti. Belki
de henüz anaokulunda sayıları öğret-
meye başlarken ve kodlama öğretme-
den önce, etik değerler ile çocukları
tanıştırmak atacağımız iyimser ama
aynı zamanda güçlü etkileri olacak
bir adımdır.
Görsel www.freepik.com sitesinden alınmıştır.
33