INmagazine Sayı 13 | Page 42

MUSLUK DEYİP GEÇME! Yazı: Ali Cem Gülmen 40 İstanbul’da çeşmelere 16. yüzyılın ortalarında musluk veya dönemin terimi ile “burma lüle”lerin takılması büyük bir sosyal, ekonomik ve etik krize sebep olmuştu. Musluk- ların halk tarafından yolsuzluk iddiaları ile tahrip edilmesine kadar giden kriz belki de tarihteki en ilginç etik sorunlardan biridir. F arsça “göz” anlamına gelen “çeşm” kelimesin- den gelen çeşmeler, yüzyıllar boyunca Türk mimarisinin en önemli öğelerinden biri olmuş- tur. Hem Osmanlı hem de Selçuklu döneminde çeşmeler kamunun bir hizmeti olarak halkın çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak için inşa edilmekteydi. İs- tanbul özelinde bağ ve bahçe tarımı şehrin gün- delik ihtiyacı içinde büyük bir yere sahipti. Hemen hemen her mahalleye, hatta sokağa hayır yapısı olarak çeşmeler yaptırılmıştı. Bu mahalle çeşmele- rinde su kesintisiz olarak akıyordu ve bütün mahal- le halkının kullanıma ücretsiz ve kısıntısız olarak veriliyordu. Sudan bir ücret alınması veya kısıt- lanması Osmanlı halkının devlet ve kamu ilişkileri açısından anlayamayacağı bir durumdu. Fakat ne yazık ki hayat böyle devam etmedi. Ekrem Işın’ın "İstanbul’da Gündelik Hayat" eserinde belirttiği gibi “Mahalle çeşmesinden kesintisiz akan su üzerinde Osmanlı insanı kafasında sonsuzluk imgesini yete- rince canlandırabiliyordu. Ayrıca bu ilahi kaynaklı madde üzerinde kişisel tasarruf söz konusu değil- di.” Fakat 16. yüzyılda devletin aldığı bir karar bir anda çeşmeden akan suyu bile bulandırdı. Buna göre artık çeşmelere burma lüle denilen musluklardan takılacaktı. Böylece su üzerinde devletin kontrolü sağlanacaktı. Bu kararın gerekçesi olarak Işın’ın da eserinde belirttiği sebepler gösterilmişti: “İhtiyaç fazlası su, çeşmelerden boş yere akmakta, sokak- ları çamur deryasına çevirmekte ve oluşturduğu gölcüklerde yaz aylarında salgın hastalıklara ze- min hazırlamaktaydı.”