GÖRÜŞ |
||||
6 |
karşı olan sorumluluklarımızın ne oranda kılcal damarlarımızda dolaştığının karşılığıdır itibar. Kurumsal hayatın DNA’ sının içinde var olup olmadığı meselesidir. Yani hayatın kendisine karşı“ etik” olup olmadığımızla ilgilidir! İnsan kaynakları, satın alma, tedarik, pazarlama, reklam, rekabet vb. konularda“ hep bana, hep bana” politikaları yerine“ köşe başındaki zeytin ağacından sorumlu olma” meselesidir itibar. Fabrika kapısında soğukta kendi nefesleriyle ısınmaya çalışan sokak hayvanlarının gece bekçisinin bireysel sevgisi ile değil kurumsal sevgi ile kucaklanması meselesidir. Tüketiciyi imzalamak zorunda bıraktığımız o karınca yazılı sözleşmelerle arkasından dolanıp bir ömür boyu söğüşlemeye kalkmadığımız zaman itibardan söz edebileceğimizi bir kenara kaydetmek gerekir.
SORUMLULUKLARIMIZIN KAPSAMA ALANI KADAR İTİBARLIYIZ Sorumluluklarımızın kapsama alanına nelerin girdiği ya da girmediği yönetim felsefemizdir.“ Üretelim-satalım-para kazanalım, gerisi bizi ilgilendirmez” de bir felsefedir,“ üretirken, satarken, para kazanırken içinde yaşadığımız topluma değer katacak bir anlayışı bu sürece katık etmemiz” de bir yönetim felsefesidir! Yönetim felsefemiz ikincisi ise bu, çalışanlarımızı işe getirip-götüren servis şoförünün trafik kurallarına ne kadar uyumlu olduğu, nasıl giyindiği ve konuştuğunun aksaksız denetlenmesini de kapsar, yemekhanede çıkan yemeklerle ilgili hijyen koşullarına ne kadar uygun davranıldığının en üst düzeyde kontrolünü de... 2000’ li yılların başında British Telecom daha iş dünyasında“ sürdürülebilirlik raporlaması” doğru dürüst telaffuz bile edilemezken binlerce tedarikçisine“ üçlü raporlama” yapma zorunluluğu getirmişti. Böylece, kendi ekosistemi içinde evrensel geçerliliği olabilecek ve ekonomik, sosyal ve çevresel performansını tedarikçilerinden başlatan bir sorumluluk anlayışını hayata geçirmişti. Biraz daha gerilere gittiğimizde“ adil ticaret” kavramı ile tanışıyoruz. 1990’ ların başında Green & Black çikolatalarının kurucuları Craig Sams ve Josephine Fairley sorumluluklarının kapsamının hammadde temin ettikleri azgelişmiş yörelerin sadece
|
1990’ LARIN BAŞINDA GREEN & BLACK ÇIKOLATALARININ KURUCULARI CRAIG SAMS VE JOSEPHINE FAIRLEY SORUMLULUKLARININ KAPSAMININ HAMMADDE TEMIN ETTIKLERI AZGELIŞMIŞ YÖRELERIN SADECE EKONOMIK DEĞIL, SOSYAL VE ÇEVRESEL BOYUTLARI ILE DE ILGILI OLDUĞUNU ILAN ETTILER. |
Craig Sams ve Josephine Fairley
ekonomik değil, sosyal ve çevresel boyutları ile de ilgili olduğunu ilan ettiler. İşgücü için rakiplerin üstünde fiyatlama yaparlarken çiftçilerin eğitimi, çocuklarına okul desteği, yöresel kalkınmaya destek gibi konuları sorumluluklarının içine aldılar. Onların bu uygulamalarının içinden bugün 74 ülkede binlerce şirketin benimsediği ve bir sertifikasyon süreci ile desteklediği“ adil ticaret” kavramı çıktı. Yakın bir gelecekte bu sertifikasyona sahip olmayan üreticiler Avrupa Topluluğu kamu ihaleleri süreçlerine dahil olmayacaklar! İster beş kişilik ister 5000 kişilik şirket olalım her yıl dünyada 50 milyon ton civarında oluşan e-atık sisteminin bir parçası mıyız, değil miyiz? 1,5 milyarı aşkın insan içilebilir nitelikte suya erişemezken bir akıllı telefonun üretilmesi için kullanılan 12.500 ton su bizim sorumluluk alanımız içinde nerede duruyor? Sayıları dünyada 200 milyonu geçmiş olan mülteciler meselesinin bizim işimizi ve geleceğimizi etkilemeyeceğini mi düşünüyoruz? Yeryüzünde 600 milyonu aşkın“ engelli” olarak tanımlanan insanlara karşı kapı arkasında durup birilerinin bir şeyler mi yapmasını bekleyeceğiz? Hayvanlar, kadınlar, çocuklar, tarım arazileri, su kaynakları, bitki örtüsü, rüşvet, yolsuzluk, suiistimal... Var olmamızla doğrudan ilgili ve ekosistemimizin doğal uzantısı olan konulara karşı ne kadar sorumlu isek o kadar itibarlıyızdır! İtibar ligine girmek isteyen şirketlere duyurulur! 4
|