HUKUK
rinde yolsuzluk riskinin yüksek olduğu vurgulanmaktadır.
18
Aynı zamanda Rapora göre, 2000 yılından bu yana Türkiye’ de bireyler veya şirketler tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen 23 yabancı rüşvet vakası tespit edilmiştir. Ancak bunların hiçbiri mahkumiyetle sonuçlanmamış, hatta neredeyse üçte ikisi hakkında hiçbir resmi soruşturma başlatılmamıştır. Mevcut soruşturmalar ise yetersiz ve etkisiz kalmış, sonuç olarak Türkiye’ de bugüne kadar hiçbir tüzel kişi yabancı rüşvet suçundan veya bağlantılı suçlardan sorumlu tutulmamış ve herhangi bir cezai yaptırıma tabi olmamıştır. Raporda hukuki çerçevenin var olmasına rağmen, bu tür suçlara karşı uygulamada ciddi bir eksiklik olduğunun altı çizilmektedir.
Özellikle Türkiye’ nin büyük ölçekli uluslararası ticaret yapan firmalarının bulunduğu sektörlerde, yolsuzluk risklerinin ciddi bir şekilde ele alınması gerekmektedir. Savunma sanayii ve inşaat sektörleri, yüksek yolsuzluk riski taşıyan sektörler arasında gösterilmektedir. Son yıllarda Türkiye’ nin savunma sanayi ihracatı hızla büyümüş, özellikle Afrika, Orta Doğu ve eski Sovyet ülkelerine yapılan ihracatlar artmıştır. Ancak bu ticaretin büyük bir kısmının yolsuzluğun yaygın olduğu ülkelerde gerçekleştiği göz önüne alındığında, Türk firmalarının uluslararası rüşvetle mücadele konusunda daha titiz davranmaları gerektiği açıktır. Benzer şekilde, Türk inşaat şirketleri de yüksek riskli pazarlarda faaliyet göstermektedir. OECD raporunda, Türkiye’ den gelen rüşvet iddialarının yarısından fazlasının inşaat sektörüne yönelik olduğu belirtilmektedir. Türkiye’ nin uluslararası ticaret ilişkilerinde yer aldığı ülkelerdeki rüşvet risklerini analiz etmesi ve bu doğrultuda etkili önleyici mekanizmalar geliştirmesi gerekmektedir.
Bu bulgular, yalnızca kamu sektörü için değil, aynı zamanda özel sektör için de kritik uyarılar içeriyor. Küresel pazarda rekabet edebilmek, uzun vadeli iş ortaklıklarını korumak ve finansal sürdürülebilirliği sağlamak isteyen şirketler için yolsuzlukla mücadele, göz ardı edilemeyecek bir öncelik haline gelmiştir.
Rapor, Türkiye’ nin rüşvetle mücadele alanındaki diğer eksikliklerine de dikkat çekmektedir. En önemli noktalardan biri, kamu görevlileri ve şirketler için etkin bir ihbar mekanizmasının bulunmamasıdır. OECD, Türkiye’ ye yaklaşık 17 yıldır bu konuda önerilerde bulunmasına rağmen, etkili bir whistleblower( ihbarcı) koruma sisteminin hala oluşturulmamış olması ciddi bir eksiklik olarak görülmektedir. Türkiye, kamu görevlileri için ihbar zorunluluğu getirse de, Rapora göre bu mekanizmalar fiilen işlememekte ve şirket çalışanları için herhangi bir güvenli ihbar kanalı bulunmamaktadır. Oysa ki, rüşvetle mücadelede en etkili yöntemlerden biri, içeriden bilgi sağlayan kişilerin korunmasını sağlamak ve şeffaf bir raporlama süreci oluşturmaktır.
Bunun yanı sıra, Rapor Türkiye’ de basın özgürlüğünün kısıtlanmasının, rüşvet iddialarının ortaya çıkmasını engelleyebileceği konusunda ciddi endişeler barındırmaktadır. Medya ve sivil toplum kuruluşlarının bu tür suçları araştırıp kamuoyuna sunabilmesi için gerekli yasal ve siyasi ortamın sağlanması gerekmektedir. Rapora göre, Türkiye’ de son yıllarda basın özgürlüğü ciddi şekilde zayıflamış, yolsuzluk iddialarına ilişkin haberler sistematik olarak sansürlenmiştir. Türkiye, yabancı kamu görevlilerine rüşvet iddialarının çoğunu medya aracılığıyla değil, OECD gibi uluslararası kuruluşların raporları üzerinden öğrenmektedir. Bu durum, Türkiye’ nin kendi iç denetim mekanizmalarının ve medya gözetim sistemlerinin yetersiz olduğunu göstermektedir.