INmagazine 36. Sayı INmagazine Sayı 36 | Page 45

43
Yapay zekâ etiğini ele alacağımız bu yazıya neden atom bombası ve Oppenheimer ile başladığımızı anlayabilmek için biraz yapay zekâ teknolojisinin gelişim süreci üzerinde durmamız gerekiyor .
Hayatlarımıza olan etkisinin her geçen gün katlanarak artmasını göz önünde bulundurduğumuzda bu konuda sağlam bir etik kontrol zeminin oluşturulmasının , yapay zekânın yıkıcı gücünden korunmak için bir gereklilik olduğunu görüyoruz . Yapay zekânın , internet bankacılığı , sesli asistanlar ( örneğin , Siri , Google Assistant ), öneri sistemleri ( Netflix , Spotify ), otomatik yazım düzeltme , yüz tanıma teknolojisi ve akıllı ev sistemleri gibi uygulamalar ile birçok konuda hayatlarımızı kolaylaştırıcı olumlu etkileri olduğu ve medeniyetin ilerleme yolculuğunda önemli bir yapı taşı olduğu çok açık . Fakat kötü niyetli kişiler tarafından yanlış amaçlar doğrultusunda kullanılması engellenemediği zaman olumsuz etkileri tahmin edilemeyecek düzeyde büyük olabilir . Bu yönüyle yapay zekâ teknolojisini nükleer güce benzetebiliriz . Her ikisi de büyük potansiyel faydalar taşıyan ama aynı zamanda önemli riskleri de içinde barındıran teknoloji alanlarıdır . Nükleer enerjinin tarihsel gelişimine baktığımızda ; nükleer güç kullanarak çok düşük üretim maliyetleri ile büyük miktarda enerji üretilebileceği ve enerji üretimi sırasında havayı kirleten gaz salınımı olmayan temiz bir kaynak olduğu keşfedilmiştir . Bu keşiften sonra enerji , tıp , tarım , sanayi , uzay çalışmaları gibi birçok alanda nükleer güçten faydalanılmaktadır . Fakat aynı nükleer güç atom bombasına dönüştürülerek kontrolsüz kullanıldığında saniyeler içinde binlerce kişinin ölümüne sebep olan bir kitle imha silahı haline de gelebilmektedir .
İlk bakışta yapay zekâ ile atom bombası arasındaki benzerlik ve onun kadar