Haziran haziran | Page 79

79
Başkalarına yabancı düşmemizle mühürlendi birbirimize aşinalığımız. Belki de bu yüzden kınanmak en çok bize yakışıyordu. Toplumdaki gerçeklik zannına karşı olağanüstü bir direniştik ikimiz. Sıkılmış iki yumruk, çatılmış iki kaş … Yoktu bize bizden başka merhamet edecek.
“ Ya şimdi ne olacak?”“ Ben de bilmiyorum!”

TAZİYE – MÜMİN NUMAN MUNİS

Az ilerideki camiden yükselen ezan sesi. İşte budur asırlar boyunca insana yeryüzünün mescit olduğunu bir kere daha hatırlatan çağrı.
“ Olanlar olması gerekenlerdi ve yine olması gerekenler olur.”“ Al bu çiçeği; baksana bizim kırılmışlığımıza benziyor.”
Duvarlarına şiir yazdığımız evden ayrılalı tam yirmi gün olmuştu. Geyiklerin soluğuna benzer bir hava çökmüştü şehre. Takvimsizliğimize iliştirdiğim, ey benim şahanem, gözlerinin rengiydi, başka bir şey değil. Oradan bildim büyük yalnızlığımın zamanla sana çeken yanlarını.
Şifa niyetiyle selamsız sabahsız kalabalıkların içinde oturup burukluğuma düğümledim saçlarını zaman zaman. Yokluğunun ağırlığınca yitirip elde avuçtakini … Her hikâye anlatılmaz şikâyete benzemesin diye.
“ Kelime sözünün manasını biliyor musun?”“ Hayır!”“ Kelim … Yani yaralamak …” Hiç anlatamayacağı şeyler yalnızlaştırıyormuş insanı en çok; kelimelerin çarpılmışlığı içinde boğulurcasına susmaktan başka bir yol bulamadığında anlıyormuş insan bazı şeyleri.“ Annem gibi … Irsiymiş zaten. Hemen hastaneye yatman gerekiyor dediler.”“…”“ İleri derecede hem de …”“…”“ Ona söyleyemedim daha. Nasıl söylerim!”

79