Havacılık Tıbbı Derneği - Bülten Sayı 26 | Page 14
2 0 1 4 Aralık
ene bulgularında herhangi bir değişiklik olmamış.
Standart HBOT protokolünü takiben bazı nörolojik bulgularda düzelmeler tespit edilmiş, ancak sağ
üst ekstremitedeki defisitler geçmemiş. Sonraki 4
gün boyunca tedaviye devam edilmiş; ilk 5 günde
ilerleme kaydedilmiş ama son 2 tedavide gelişme
olmadığı için tedavi sonlandırılmış. HBOT sonunda;
sağ omuzda ve sağ el intrensek kaslarda güçsüzlük
devam ediyormuş. Bir yıl sonraki kontrolde hastanın
sağ elindeki kaslarda tam düzelme olmuş fakat
sağ omuzundaki orta seviyede güçsüzlük devam
etmekteymiş.
SAYI: 26
semptomları, çeşitli kombinasyonlar şeklinde görülmekte, bu da tanı konulmasını zorlaştırmaktadır. Wirjosemito ve arkadaşları, irtifaya bağlı ortaya çıkan şiddetli
DKH’nın klinik görünümünü; sıklık sırasıyla, eklem ve
uzuv ağrısı, baş
ağrısı,
görsel
b o z u k l u k l a r,
ekstremitelerde
parestezi, mental konfüzyon,
ekstremitelerde
güçsüzlük,
yorgunluk,
serebellar belirtiler, akciğer bulguları (chokes) ve ekstremitelerde
uyuşukluk şeklinde açıklamışlardır. Çeşitli faktörler DKH gelişiminde kolaylaştırıcı faktör olarak ortaya
çıkmaktadır. DKH riski irtifa artışıyla, tırmanış hızıyla
ve uzamış maruziyetle artar. Riski artıran kişisel faktörler ise; yaş, vücut yapısı (obezite) ve yakın zamandaki
eklem yaralanmalarıdır.
Tedavi: DKH başlangıç tedavisi hidrasyon, %100
Tartışma:
DKH havacılıkla ilgili en ciddi fizyolojik
problemlerden biridir. 1917’de Henderson, 20 bin feet
ve üzeri gibi düşük basınç koşulları olan uçuşlarda DKH
ihtimalini öngörmüştür. Dekompresyon sırasında dokular asal bir gaz olan azot ile süpersatüre (aşırı doygun)
olmaktadır. Dokulardaki fazla azot kana diffüze olmakta,
buradan akciğerlere taşınmakta ve ekspirasyon havasıyla
elimine edilmektedir. Dokularda kalan azot gazının
miktarı kişideki azot gazının parsiyel basıncıyla doğru
orantılıdır. Eğer çözünen azot gazının miktarı belli bir eşik
değeri geçerse (ki bu, kritik süpersatürasyon noktasıdır)
sıvılarda bulunan azot gazı kabarcıklar şeklinde ortaya
çıkar. Bu kabarcıklar DKH semptomlarının gelişiminde
temel oluşturur. 1969 yılında Fryer, monografisinde irtifaya bağlı dekompresyon hastalığının etyolojisini, epidemiyolojisini ve klinik görünümünü açıklamıştır. DKH,
29 bin feet’i geçmeyen, kabin basınçlandırması olmayan
uçuşlarda nadir olarak görülmektedir. Son zamanlarda
basınçlı kabini olmayan, 24 bin feet irtifayı geçebilen
özel uçaklarda (Beech, Piper, Cessna ve Mooney) DKH
artışı gözlenmektedir.
Spiroket tipi bakterilerin yaptığı hastalıklar “Büyük taklitçi” olarak bilinir (Sifiliz, Lyme, Vincent anjini, Leptospiroz- Weil hastalığı, Borrelioz, vs.) DKH’nın değişken
doğası ve birçok farklı semptomatolojisi nedeniyle,
Behnke tarafından “büyük taklitçi hastalıklar” grubuna
alınmasına neden olmuştur. DKH’nın birçok işaret ve
714
oksijen ve HBOT’dir. Ciddi vakalar diğer destekleyici işlemleri (ör: entübasyon, pressör ajanlar…)
gerektirir. HBOT, DKH’nın kesin tedavisidir. Tedavi
geciktikçe iyileşme olasılığı azalır. Rudge ve Shafer, ABD Hava Kuvvetleri tarafından tedavi edilen
irtifaya bağlı DKH vakalarında, kısa sürede HBOT
uygulananlarda iyileşmenin daha hızlı olduğunu
tespit etmişlerdir.
Herhangi bir hastalığın tedavisi, hastalığın klinik
resminin tam olarak anlaşılmasını gerektirir. Bu durum, hastalığın işaret ve semptomlarının geniş bir
spektrumda olmasından dolayı özellikle DKH’nda
zordur. Birçok