Havacılık Tıbbı Derneği - Bülten Sayı 23 | Page 10

2 0 1 3 Eylül SAYI: 23 DEKOMPRESYON HASTALIĞI Genel tıp pratiğinde sık karşılaşılmayan, bu nedenle fazla gündeme gelmeyen ve yaygın olarak bilinmeyen bir konu olan Dekompresyon Hastalığı (DKH) gerek Hava ve Uzay Hekimliği ile Sualtı Hekimliği alanında, gerekse basınçlı ortamda çalışanlar için önemini korumaktadır. DKH terimi hem dokularda inert (asal) gaz kabarcıklar oluşumunun neden olduğu Dekompresyon hastalığını, hem de ani bir dekompresyonda akciğerlerde hava sıkışması ve alveol rüptürü sonucunda damar içine gaz girmesiyle oluşan Arteryel Gaz Embolisini (AGE) içerir (1). Tıp tarihinde bilinen ilk DKH vakaları 1800’lü yıllarda maden işçilerinde yüzeye çıktıktan sonra ortaya çıkan adale ağrı ve krampları ile kaydedilmiştir. Konunun bilimsel temellerini ilk tespit eden ise1878’de Paul Bert olmuştur. Bunu izleyen yıllarda sırasıyla basınçlı kabin işçileri, dalgıçlar ve 1. Dünya Savaşı yıllarında havacılarda DKH vakaları bildirilmiştir. 1900’lü yılların başından itibaren tedaviye yönelik rekompresyon tablolarının oluşturulmasına başlanmıştır (2). Etyoloji ve Patogenez: DKH ortam basıncında ani bir düşme sonucunda dokular ve vasküler alanlarda inert gaz kabarcıklarının oluşmasıyla ortaya çıkar. Dış basınç düştükçe bu kabarcıkların boyutu artar. Dolaşımdaki kabarcık miktarı Spencer tarafından precordial Doppler yöntemiyle incelenmiştir. DKH’nin klinik görünümü genellikle kan akımımdaki kabarcık artışını takip etmekle beraber aralarında bire-bir ilişki yoktur; bu nedenle kabarcık eşittir klinik deni- lememektedir. Herhangi bir klinik bulgu vermeyen kabarcıklar “sessiz kabarcık” olarak adlandırılır (3). DKH’nın kliniği ya kabarcıkların mekanik etkilerine ya da kan-kabarcık etkileşimine bağlı olarak gelişir (4): ağrılarında olduğu gibi yaklaşılmalıdır. Mekanik Etkiler: Doku içinde oluşan kabarcıklar sinir uçlarına bası yaparak ağrıya neden olurken komşu yapıları da sıkıştırıp doku hasarı ve yapısal elemanların harabiyetine yol açar. Kabarcıklar kaybolduktan sonra bile devam eden “post-exposure” semptomlarının nedeni bu doku travmasıdır. Kabarcıkların diğer bir mekanik etkisi ise damarlarda mekanik obstrüksiyon yaparak distal iskemiye neden olmasıdır. Hem fatal DKH otopsilerinde hem de hayvan deneylerinde fokal spinal kord hemorajileri gözlenmiştir (5). Bunun kesin nedeni henüz bilinmemekle beraber rekompresyon sırasında doku içindeki kabarcığın küçülmesiyle travmat ^