2013
Nisan
SAYI: 22
Bayan ekiplerin performansı ve sağlık sorunları
Askeri havacılıkta erkek/bayan ayrımı
“Yemek, bulaşık, bebek bakımı kadın işidir, hemşireler ve
hostesler bayandır; futbolcu, güreşçi, oto tamircisi, cerrah, pilot erkek olur…” gibi toplumsal stereotipik rol dağılımları değişeli çok oldu. Artık hemşire ve kabin memuru
olarak çalışan erkekler de; TIR şoförlüğü, gemi kaptanlığı
ve beyin cerrahlığı yapan bayanlar da var… 20. Yüzyılın dâhi satranççılarından Bobby Fischer ve 15 yıl dünya
şampiyonluğunu sürdüren Garry Kasparov, “kadınların
satranç oyuncusu olamayacakları, çocuk yetiştirmeyle ilgilenmelerinin daha iyi olacağı” biçiminde aşağılayıcı konuşmalar yapmakta idiler. 2002 yılında Garry Kasparov
24 yaşındaki bayan Macar satranççı Judit Polgar’a yenildi!
Bayanların bünyesel zayıflıklarının fizik güç gerektiren
işlerde bir zorlanma yaratabileceği doğrudur; ama aynı
gücü gösteremeyen erkekler de var. Ayrıca çağımızda
elektromekanik sistemler kaba güç kullanımını giderek
devre dışı bırakıyor. Bayanların aleyhine sayılabilecek
farklılıklar arasında, regl, menopoz ve hamilelik dönemlerindeki hormonal değişimlerin fiziksel ve psikolojik dalgalanmalar yaratması sayılabilir. Ayrıca istatistiklerin ve
gözlemlerin gösterdiği doğrular arasında bayanlarda duygusal kırılganlıklarının oransal olarak daha çok olduğu,
daha sık hastalandıkları söylenebilir... Ama erkeklerin de
biyonik varlıklar olmadığını biliyoruz; kalp hastalıkları,
alkol ve uyuşturucu kullanma, kavga ve suç işleme oranları bayanlardan kat kat fazladır. Fiziksel gücünü, psikolojik dengesizlikleri yüzünden kötüye kullanan ve ciddi
sorunlar yaratan çok sayıda erkek vardır. Uçuş, trafik ve
iş kazası oranlarının erkeklerde belirgin olarak yüksek bulunması, büyük olasılıkla şişkin egolar, gösteriş merakı,
aşırı özgüven ve kuralsız davranışlarla ilgilidir.
Bu nedenlerle duruma “erkekler / bayanlar” ayrımı ile
değil, kişi bazında bakmak daha bilimsel bir yaklaşımdır.
Tersi de doğru olmak üzere, çok becerikli ve akıllı bayanların da, çok yeteneksiz ve aptal erkeklerin de var olduğu
kabulüyle düşünmeye başlamamız gerekiyor.
492
Bugünkü dünyada bayanlar hemen her sektörde erkeklerle aynı performansı göstermekte iseler de, 30-40 yıl
öncesine kadar havacılık erkeklerin egemen olduğu bir
alan, uçuş da erkeksi bir uğraştı... Geçmişte bayan pilotlar
askeri uçak kokpitlerinde gerçekten de zorlanmaktaydılar; ama bu, oturma yüksekliğinin, ejection sistemlerinin,
G-suit, kask, maske ölçülerinin ve rudder pedal sertliğinin
erkek vücut yapısı ve kas gücü dikkate alınarak dizayn
edilmesiyle ilgiliydi. Ortalama erkek ile kadın arasında
belirgin kuvvet farkı vardır ve bu fark 3/2 düzeyindedir.
Kas gücü zayıflığına bağlı sorunlar “fly by wire” sistemi
sayesinde çoktan aşılmıştır. Askeri havacılıktaki agresif
uçuşlarda bile, G toleransı erkek arkadaşlarından daha az
olmayan ve görevini hakkıyla yapan çok sayıda bayan savaş pilotları bulunmaktadır. Bugün göklerde 100 binden
fazla sivil bayan pilot uçmaktadır. 2013 yılı itibariyle Türk
sivil havacılığında 60 kadar bayan pilot görev yapmakta
olup, bunlardan 34’ü Türk THY’de, 6’sı Pegasus’ta, ikisi
Atlas Jet şirketinde uçmaktadır.
Çoğu iş alanındaki başarı ve etkinlik değerlendirmesine
objektif bakıldığında, cinsiyet ayrımı bağlamındaki farkların önyargılarda kaldığı anlaşılabilir. Ama önyargıları
kırmak kolay olmuyor... ABD’de bir komutanla yapılan
söyleşide, “Aynı kabiliyet düzeyinde bir bayan ve bir erkek pilotunuz olsa, savaşa hangisini gönderirdiniz?” sorusunda komutan erkeği seçmişti. Aynı soru,“Bu iki pilottan
bayan daha yetenekli olsaydı?” şeklinde sorulduğunda,
komutan kısa bir tereddütten sonra “gene erkeği” cevabını vermişti. Bu anekdot, geleneksel/maço erkek kafalarındaki önyargıların ne kadar kemikleşmiş olduğunun örneğidir. Bayanların fiziksel becerilerinin yetersiz olduğuna
dair ezeli güvensizlik yanında ikinci bir önyargı da, bayanların girdiği ortamlarda birlik ruhunun ve performansın bozulacağıdır. 1944 yılında 5 bin personelinin 415’i
kadın olan Eisenhower uçak gemisinin denize açılması sırasında çıkarılan “aşk gemisi” söylentileri, olayın dışındakilerin kendi fantezilerini yansıtmaktaydı. Çünkü 1,5 sene
süren bu seyirde hiçbir “vukuat” olmamıştı.