HASAN DEDE'NİN DİLİNDEN MANEVİ HİKAYELER | Page 204

Şimdi gelelim Molla-i Câmi ’ ye .
Molla-i Câmi , büyük bir bilgin . Mevlâna için der ki : “ O , Ali Cenâb ’ ın vasfı hakkında ne söyleyebilirim ? Peygamber değildir , fakat Kitabı vardır .”
Hazreti Mevlâna da dâr ’ ül-bekâ ’ ya yürüdüğü zaman , Hüsâmeddin Çelebi geçti yerine .
Molla-i Câmi tâziyeye geldi , yanında kırk tane bilginle birlikte . O devirde o da isim yapmış .
Çelebi Hüsâmeddin ’ e dedi ki : “ Öğle namazında imamiyete sen çık .”
Çelebi Hüsâmeddin , “ Biz imamiyete çıkmıyoruz ” dedi , “ biz cemaatimize arka çeviremeyiz . Biz İmam Ali gibi vazifeliyiz . O kırklara arka çevirmedi . Hazreti Resûlallah , üçyüzaltmışaltı ashâb-ı suffe ’ ye arka çevirmedi . Namazdan sonra geldi , onların huzûrunda oturdu , onlara cemâlini tuttu . Biz de cemâl tutmaktayız , arka çevirmiyoruz .”
Ee , sen misin bunu söyleyen ?.. Başladı Molla-i Câmi , “ Senden istiyorum ” dedi , “ Allah aşkına , Muhammed aşkına , üstâdım Mevlâna aşkına , İmam Ali aşkına , imamiyete çık .”
Hüsâmeddin Çelebi baktı ki yeminler çok büyük , çıktı imamiyete . Tekbir çekti .
Tekbir çektikten sonra âyet okumadı , şiir okudu . Güzel bir kasîde okudu , tekbir çekti . Hepsi rükûya vardılar , rükûdan secdeye … Şiirlerle , kasîdelerle namazı tamamladı .
Kırk tane bilgin , döndüler Molla-i Câmi ’ ye , “ Yazık oldu bizim namazımıza ” dediler , “ Şiirle hiç namaz kılınır mı ? Namaz kazaya gitmeden sen geç imamiyete . Biz bu yaşa
204