HASAN DEDE'NİN DİLİNDEN MANEVİ HİKAYELER | Page 66

Odunları topluyorlar . Mevlâna ayakta , evlâtları ayakta . Kardinal , papazlar ayakta . Mevlâna dönüp diyor , “ Kardinal efendi , en başta ben koyacağım hırkamı ki , sonra demeyesiniz , bizim hırkalar ateşe yakındı yandı , senin hırkan üstteydi yanmadı . Evlâtlarıma da ben kefîlim , onlara hırkalarını çıkarttırmayacağım , ben çıkarıyorum hırkamı . Sen de kefîl misin talebelerine ? Çıkar koy hırkanı benim hırkamın üstüne , ateşi alevlendirelim .”
Kardinal kalıyor , “ Yok ” diyor , “ ben kefîl olamam .” “ E siz bilirsiniz , o zaman hepiniz çıkarın .”
Hepsi çıkarmışlar hırkaları , koymuşlar Mevlâna ’ nın hırkasının üstüne , yakmışlar ateşi . Hepsi ayakta duruyorlar , bekliyorlar şimdi ateş dinsin .
Ateş kül hâline geliyor , hepsi seyrediyorlar . Mevlâna , “ Buyrun ” diyor , “ siz teklif ettiniz imtihanı , ilk siz arayın hırkalarınızı küllerin içinde .”
“ Yok ” diyorlar , “ ilk sen koydun hırkayı , sen ara .”
“ Peki …” diyor Mevlâna , “ Destûr yâ Şems !” Elini koyuyor küle , tutuyor hırkayı kaldırıyor , silkeliyor . Dönüp soruyor , “ Bu hırka hanginizindir ?”
Papazlar hepsi , çıııt … “ Bizim değil .”
“ Öyleyse benim ” diyor , öpüyor giyiyor hırkasını Mevlâna . “ Hadi siz şimdi arayın hırkalarınızı .”
Bakıyorlar ki , hepsinin hırkaları kül olmuş , gitmiş …
66