Sen Benim Işığımsın …
Mevlâna Hazretleri , selâm olsun üzerine , verici meşrepli , hep bir şeyler vermek istiyor , alıcı meşrepli değil . İyi ama cahil çok var , onların kafalarına tam mânâsıyla yerleştiremiyor anlatmak istediklerini , ama konuşmaktan da bıkmıyor devamlı bilgiler sunuyor .
Bir gün bir değirmen başına geliyor . Değirmen çok eski olduğu için duvarı çatlamış . Mehtâbın ışığı da o çatlaktan girip değirmenin içini ışıklandırıyor . Mevlâna da o çatlaktan bakıp değirmenin içini seyrediyor . Bakıyor , değirmen taşı dönüyor , dönüyor , dönüyor …
Kaldırıyor ellerini , “ İlâhî Hakk ” diyor , “ ne suç işledim ? Bu dünyayı bana değirmen taşı yaptın , ezip ezip benden ne istiyorsun ?”
İçinden Cenâb-ı Hakk diyor , “ Bu ilhâm sana nerden geldi Celâleddin ? Bana nerden sesleniyorsun ?”
“ Sana mâlûm ” diyor , “ değirmen başındayım , onun duvarı çatlak , ordan seyrediyorum , değirmen taşının altında nasıl buğdayı ezip ezip un hâline getiriyorsun , bana da aynı ızdıraplar yapılıyor .”
Tekrar nidâ geliyor Hakk ’ tan , “ Hangi zamandasın sen , vakit hangi vakittir ?”
“ Vakit ” diyor , “ geceyarısı .”
“ Gün geçmiş , geceye girmişsin . Sen o değirmen taşının altında o buğdayın ezilmesini neyle , hangi ışıkla seyrediyorsun ?”
“ Allah ’ ım ” diyor , “ Ay ’ ın mehtâbıyla seyrediyorum .”
“ Güzel … O değirmen taşı Ay ’ ın mehtâbına bir zarar veriyor mu ?”
48