SAYI: 3 (EYLÜL 2019)
Ertesi gün bir gecelik kamp alanımızı geride bırakarak tekrar Sakarya’ya dönüyoruz.
Kavak söğüt gölgeleri altında nehrin sularında sürükleniyoruz. İki taraftan ağaçlarla kuşatılmış
yatağında nehir yine dingin. Yıllar sonra kendisine gösterilen ilgiden mutlu mu, onu kestirmek
zor!
Önümüzde yoğun ağaçlıklarla kuşatılmış sarp yamaçlar var. Gürgen, ıhlamur, kestane,
yer yer çam toplulukları arasına serpilmiş maki elemanlarından oluşan bir cenk meydanı gibi
gözlerimiz önündeki sırtın yamaçları. Doğuya doğru sürüklenirken biraz ileride ani bir
dönüşle kuzeye yönleniyoruz. Artık Sakarya ağzına yakın bir noktadayız. Altından geçtiğimiz
yamaçlar, tropikal yağmur ormanlarını andıran manzaralar içinde.
Sonunda Sakarya’nın geniş bir haliç halinde denizle vuslata erdiği Yenimahalle’ye
ulaştık. Bizi karşılayanların el sallamaları, bağırtıları içinde işaret edilen bir tekneye yanaştık.
Botumuz tekneye çekildi. Güverteye çıkanların gözleri, geldikleri nehir yatağı ile nehrin
denize kavuştuğu ağzı arasında gidip geliyor.
Üç gün süren bir çabanın sonunda başarmıştık!.. Bunu herkesin başarabileceğini
kanıtlama konusunda gösterdiğimiz çaba, istediğimiz şekilde noktalanmıştı ama…
Kafamda onlarca soru ile birlikte.
1973 yılında yayımlanan bir istatistiğe göre, Türkiye tatlı su zenginliği en yüksek olan
Avrupa ülkeleri arasında üçüncü sırada yer alırken bu zenginliğimiz geçen zaman içinde ne
yazık ki kendi elimizle yok edildi. Artık bu zenginlikten bahseden bile yok. Oysa ülkemiz
coğrafi açıdan bir Orta Doğu ülkesi olarak biliniyor. Orta Doğu aynı zamanda kuraklığın
coğrafyasıdır. Düşünebilir misiniz, hem kuraklığın coğrafyasında bir ülke olacaksınız ama aynı
zamanda siyasi açıdan, su zengini olarak bilinen Avrupa ülkeleri içinde üçüncü sırada
bulunacaksınız. Ne müthiş bir zenginlik!
Su, medeniyettir. Bir ülkede kişi başına tüketilen su miktarı, aynı zamanda kalkınmışlık
ölçüsüdür. Bizde kişi başına düşen tatlı su miktarı, yıllar geçtikçe azalıyor. Örneğin 1990’lı
yıllarda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 3000 metreküp idi. Bu miktar, 2017
yılında1386 metreküpe düşmüştür. 2030’lu yıllarda 1000 metre küpe, 2040’lı yıllarda ise 700
metreküplere düşmesi beklenmektedir. Su konusunda çalışmalar yapan DSİ, bu istatistikleri
öngörüyor.
Unutmayalım ki, bir ülkede kişi başına düşen yıllık tatlı su miktarı, 8000 metreküpten
fazla ise o ülke su zenginidir. Bu değer 2000 metreküpten az ise o ülkede su azlığı çekiliyordur.
Eğer bu miktarlar 1000 metreküpten az ise o ülke, su fakiri bir ülke olarak kabul ediliyor
(Akbulak, Y. SPK. Dünya.com).
Gelin Sakarya’yı güncel ihtiraslarımızın kurbanı yapmayalım. Onu çocuklarımıza
bırakacağımız en aziz miraslarımızdan biri haline dönüştürelim. Bu, çok zor bir şey olmasa
gerek. Unutmayalım ki; başardığımız gün, Sakarya bizim için cennet olur.
Teşekkür
Sakarya cennet olsun temalı nehir gezimize maddi ve manevi her türlü desteği veren
Sakarya Valiliği’ne ve Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi yöneticilerine teşekkür ederiz.
6