SAYI: 2 ( HAZİRAN 2019)
böyle bir alanda coğrafyacılar arasında yetişmiş nitelikli elemanların olmamasının payı
da büyüktür (Nazik, 2017). Ancak şu unutulmamalıdır ki tıbbi coğrafya multidisipliner
bir alandır ve tek bir bilim dalının altından kalkamayacağı kadar kompleks parametreler
barındırır. Böyle bir alanda çalışma yapmak ve kaliteli yayın üretmek için başta tıp
olmak üzere coğrafya, jeoloji, biyoloji, kimya, ekoloji, istatistik, ziraat, sosyoloji ve
ekonomi gibi farklı disiplinlere ait uzman ve araştırmacıların bir araya gelmesi
gerekmektedir. Ne yazık ki böyle bir kadrodan oluşan ekip bir araya gelip tıbbi coğrafya
çalışma yapmadığı için ülkemizde tıbbi coğrafya hak ettiği yeri bulmamaktadır. Söz
konusu hastalık olunca bunun çevreden bağımsız olması düşünülemez. Fakat disiplinler,
neden ve sonuç ilişkisini büyük oranda sadece kendi perspektifiyle kurguladığı zaman
tıbbi coğrafya adına bütünleşik ve kalıcı çözümlere ulaşmak kolay olmamaktadır.
Türkiye’deki tıbbi coğrafya çalışmalarının eksik olmasının asıl ve en önemli nedeni ise
coğrafyacıların sağlığın coğrafi boyutunu, sağlıkçıların ise coğrafyanın sağlık boyutunu
iyi kavrayamamış olmasındandır (Ölgen, 2010 ve Nazik, 2017). Tıbbi coğrafya
ülkemizdeki coğrafya bölümlerinde yeteri kadar önem kazanamamıştır. Gelişmiş olarak
nitelendirilen ülkelerde özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra tıbbi coğrafya adına çeşitli
komisyon ve organizasyonlar kurulmuş, birçok kitap, tez, makale, rapor ve atlaslar
hazırlanmış hatta birçok üniversitede anabilim dalları ve kürsüler oluşturulmuştur.
Ülkemizin dünya üzerindeki coğrafi konumu düşünüldüğünde, tıbbi coğrafya
çalışmaları açısından ne kadar önemli ve gerekli olduğu ortaya çıkmaktadır (Atabey,
2009). Ancak maalesef ki az sayıdaki bazı üniversitelerimizde tıbbi coğrafya dersi
sadece seçmeli ders olarak okutulmaktadır (Nazik, 2017).
4. Coğrafya Bilimi ve Coğrafyacılar Açısından Tıbbi Coğrafyanın Önemi
Ülkemiz, başta Alp Himalaya deprem kuşağında olmasından ve aynı zamanda
kısa mesafelerde değişiklik gösteren sıcaklık, yağış ve topografik şekillerden dolayı
insan yaşamını zaman zaman zora sokacak olaylara maruz kalabilmektedir. Çok açıktır
ki ülkemiz bir afet ülkesidir (Harita 1.) Bu durum dikkate alındığında Tıbbi Coğrafya
çalışmalarının ülkemizin canlı yaşamına ve ekonomisine katkısı ve öneminin büyük
olduğu anlaşılmaktadır. Doğa süreçleri ülke ekonomisini çok kırılgan hale getirebilir.
Bu duruma çarpıcı bir örnek vermek gerekirse; ülkemizde iklim değişikliğine bağlı
olarak sel afetlerinin neden olduğu ekonomik kayıplar depremlerin neden olduğu
ekonomik kayıplara eşittir (NatGeo, 2013). Yaşadığımız dünyada 1960’lı yıllardan
günümüze son 40 yılda can kaybının 100’den fazla olduğu afetlerin bilançosuna göre,
202 sel, 153 tropikal fırtına, 102 deprem, 54 heyelan, 21 kuraklık, 12 volkanik patlama
ve 9 tsunami meydana gelmiştir. Son 40 yılda bu afetlerden hayatını kaybeden insan
sayısı 1,5 milyondur ve ölenlerin 1 milyondan fazlası az gelişmiş ülkelerde yaşamıştır
(Özey, 2011). Doğa olaylarının afet boyutlarına ulaşması şüphesiz bir halk sağlığı
problemidir.
geoCED
www.geoced.org
37
Coğrafya Eğitimi Derneği
www.tceder.org