SAYI: 1
gene aynı tekneyle bir defa da kendi yazlığının bulunduğu Marmara Adasının etrafını
dolandık, bana ve bizimle gelen öğrencilerime Hoca adanın jeoloiisini anlattı. Yıllar önce
jeolojik haritasını bizzat çizmiş, ama yayımlamamıştı. O harita şimdi İTÜ kolleksiyonlarında
bulunmaktadır.
1979 yılında ben ve W. S. F. Kidd, Tibet Platosu ile Doğu Anadolu’yu karşılaştıran bir yayın
yapmıştık (Tectonophysics’de). Aynı yıl Dewey ile benim Türkiye’nin genel neotektoniğini
de anlatan Batı Anadolu ile ilgili yayınımız çıktı (Geological Society of America Bulletin’de).
Ben bu yayınlar daha çıkmadan, birer baskı öncesi örneğini hem Sırrı Bey’e hem de İhsan
Bey’e göndermiştim. Meğer o ara Sırrı Hoca Jeomorfoloji I’in üçüncü baskısıyla
uğraşıyormuş. Amerika’da beni aradı ve bu iki makalede bulunan iki şekli kitabın yeni
baskısına koymak istediğini söyleyerek benden izin rica etti. Ben de daha doktorasını bile
almamış bir taze olarak benim düşünce ve yorumlarımın ve iki şeklimin kendisinin ders
kitabında bulunmasının bana çok büyük bir onur vereceğini söyledim. Makaleler henüz
yayımlanmadığından Hoca her iki şeklin altına da ‘A. M. C. Şengör’den’ diye yazdı. Sanırım
bunlar benim literatürde aldığım ilk atıflardır. En azından Türkiye’deki ilktir.
Ben daha sonra Asya’nın jeolojik keşif tarihi ile ilgilenirken, Sırrı Hoca’nın Almanya’da
yayımlanmış olan Türkiye kültür tarihinin anahatlarını anlatan uzun makalesini okuduğumda,
onun coğrafyanın sosyal kanadına olan hakimiyetine de hayran olduydum.
Sırrı Erinç çok olumsuz şartlar altında, işinin tam da ehli olmayan hocalar elinde, dünya
çapında komple bir coğrafyacı olmayı başarmış bir insandır ki, bunun bütün dünyada bile
örnekleri çok azdır. Bu yazımı onun içinde yetiştiği ortamı iyi anlatan, kendisinden
dinlediğim bir anıyla sona doğru yaklaştırayım:
Sırrı Hoca doktorasını 1945 yılında bitirdikten sonra, 1949 yılında zamanın en gözde jeoloji
dergilerinden olan Geologische Rundschau’da yayımlamış. Bana bu yayından bir ayrı baskı
verdiydi. O ayrı baskıda gördüm ki, yayının altına zamanın meşhur coğrafyacılarından,
Türkiye’de de hoca olarak bulunmuş olan Herbert Louis bir not yazarak bu makalenin tüm
Orta Doğunun buzullaşma tarihinin anlaşılmasındaki önemine dikkat çekmiş. Bu not da
makaleyle birlikte yayımlanmış. Bunun beni ne kadar memnun ettiğini söylerken, kendisine o
zaman İstanbul’daki hocalarından ne gibi bir reaksiyon geldiğini sordum. Her halde heyecanla
tebrik etmişlerdir diye düşünüyordum. ‘Doktora hocama [Ord. Prof. İbrahim Hakkı Akyol]
bir ayrı baskı verdim’ dedi. “Biraz erken değil mi?’ dediydi’. Bunu duyunca kan beynime
sıçradıydı. Bunun üzerine söylediklerimi buraya yazmayacağım. Yalnız Hoca gülümseyerek
‘Onlar başka zamanlardı, Celalciğim’ dedi. Böyle hocaların yanından bir Sırrı Erinç’in
çıkması mucizeye yakın bir olgudur.
1941 yılında Ankara’da Birinci Coğrafya Kongresi toplanınca, o zaman Ankara Dilve Tarih-
Coğrafya Fakültesinde hoca olan Herbert Louis’den Türkiye’nin bölgelerini tesbit etmesini ve
bununla ilgili bir rapor yazmasını istemiş hükûmet. Louis de raporunu tabiî Almanca olarak
yazıp vermiş. Rapor kongre kitabında yayımlanacağı için Türkçe’ye tercüme edilmesi icap
etmiş. Bunu henüz bir öğrenci olan Sırrı Hoca’dan istemişler, o da yapmış. Ondan sonra da
tercümeyi ona yaptıran hocaları kendisini kongreye götürmemişler!
Sırrı Hoca’nın
geoCED
www.geoced.org
5
Coğrafya Eğitimi Derneği
www.tceder.org