TAŞ KESİLMİŞ
BİR HİLAL
Mostar, Müslümanlıkla söz kesmiş Balkanlar’a, imparatorluğun düğün hediyesi olarak
takılmış değerli bir yüzük taşıydı. Barbarların bu değerli taşı kırmış olmaları, tarihin akışını
değiştirmeyecektir.
Mostar Köprüsü, Hırvat topçuları tarafından yerle bir edildiğinde dünyadan bir şey eksilmişti! Irmağın sularına
dökülen her taşla beraber, o taşlara sinmiş bir devir, bir hafıza ve pek çok anlam da Neretva’nın sularına döküldü.
Ama Mostar yalnızca iki ayağı ayakta kalmış o geçitsiz haliyle bile, biz insanlara bir şeyler îma etmeyi ihmal etmedi.
Biz yıkılmış Mostar sayesinde öğrendik ki, bir köprüyü ayakta tutan yalnızca onun taşlan değil, o taşlan nakşeden
ruhun hâlâ daha canlı olup olmadığıdır. Yine Mostar sayesinde, istenirse her yıkıntının’ yeniden inşa edilebileceğini,
ileriye: bakan bir geri dönüşün her daim mümkün olabileceğini de öğrendik. Artık hepimiz, yıkılıp yeniden yapılmış
bu köprünün öğrencileriyiz. Ondan, sahipsiz kalmış taşların kaderini talim ettik; ondan, bir köprünün olması ile bir
köprünün olmaması arasındaki ölümcül farkın dersini aldık; ondan, geride kendi boşluğunu bırakan bir güzelliğin
hatırasının ne denli ağır olabileceğini öğrendik.
Mostar şehrinin delikanlıları, bir zamanlar, nişanlılarına cesaretlerini gös-termek için köprüden aşağı atlarlarmış.
Köprünün üstünde, aşağıya doğru süzülen nişanlısını seyreden genç kızın nasıl bir gurur ve nasıl bir korkuya
kapıldığım düşünmeden edemiyor insan. Tarihin bu alımlı kemerinden kendisi için sulara doğru süzülen şu erkek
kuş, biraz sonra ıslak bedeniyle köprünün üstüne gelecek, kızın gözlerine bakacak ve ondan yumuşak bir gülümseme,
takdir dolu bir bakış bekleyecektir.
Taş hilâl’in üstünde, iki insan yavrusu arasında olup biten bu arzu dolu oyun, yüzyıllarca devam etmiştir. Yüzyıllar
boyunca ergenliğin kendini ispatladığı bir tören yeri olmuştur Mostar Köprüsü’nün sırtı. Yıkılıp yeniden yapılmış
köprünün üstünde, nişanlıları için aşağılara süzülen delikanlılar yok artık; para karşılığı, turistler için gösteri atla¬yışı
yapan balık adamlar var. Olsun! Hâlâ erkek bir şahin “taş hilaldin sırtlarından aşağılara süzülüyor ve hâlâ bazı genç
kızların gözlerinde aynı ima!
İlk kez Karagöz Bey Camii’nin bah-çesinden, bahçenin ırmağa komşu duvarının dibinden gördüm yeniden yapılmış
köprüyü... Gördüm ve donakaldım! Kıpırdasam, bir şekilde kenarına iliştirildiğim bir kartpostalın büyüsü bozulacak
gibi geldi bana. Dedim ki: “İşte tarihin, güzelliğin, ba¬rış için uzatılmış nazik bir elin, yıkımın ve yapımın karşısındasın!..”
Karşındakinin yalnızca bir köprü olmadığının, insanlığın son yarım bin yılının da karşısında durduğumu bilerek
söylendim bütün bunları. O kısacık anda, ilk fetih ordularının, neşeli akıncıların, duygulu dervişlerin ve bozgun
yıllarının yapraklan savrulup durdu gözlerimde.
Mimar Hayrettin’in köprüye son taşı koymasından bu yana, 439 yıl geçmiş. Mimar 456 taş kullanmıştı köprüsü için.
Her bir taşa bir yılın pay edilmesi için demek 17 yıl kalmış geriye. Kim bilir; belki de bu tılsımlı bir semboldür. Zaman
her bir taşta yüzer yıllık giysisini örüp bitirdiğinde, Mostar’ın yamaçlarına kurulmuş görünmez dervişler yeniden
“hû” çekmeye başlayacak. Yeniden kaynayıp duracak fetihlerin kanı... Kalp kından çıkacak ve modern dünyanın
çölünü yeni baştan yeşertmeye başlayacak...
Mostar Köprüsü, 1566 yılında, Mimar Hayrettin tarafından, hepsi ortak bir hayâl için biçimlendirilmiş 456 kalıp taşla
yapıldı. Gücünün zirvesine varmış bir imparatorluğun erdemi ve zarafeti nakşedildi bu taşlara... Mostar Köprüsü’nün
yıkılmadan önceki resimlerine bakanlar, onun asla bir güç gösterisi olmadığım, harcında yumuşak ve iyi niyetli bir
nefesin ılıklığını taşıdığını hemen anlayacaklardır. Mostar, Müslümanlıkla söz kesmiş Balkanlara, imparatorluğun
düğün hediyesi olarak takılmış değerli bir yüzük taşıydı. Barbarların bu değerli taşı kırmış olmaları, tarihin akışım
değiştirmeyecektir.
Yeni köprü bütün alımıyla, geçmişi ve geleceğin umutlu yakasım bir kez daha birbirine bağladı. Bunun anlamı şudur:
Balkanlar, Bosna’da gelecekle nikah tazelediler. Mostar, eskisinden çok daha fazla, hem geçmişin hem geleceğin
köprüsüdür artık...
Hazırlayan: Seyfullah AYDIN