İZ
BIRAKTIKLARIMIZ
TAŞ KESİLMİŞ
BİR HİLAL
Marko Polo, tek tek her taşıyla bir köprüyü anlatırken;
“Peki köprüyü taşıyan taş hangisi?*’ diye sorar Kubilay
Han... “Köprüyü taşıyan şu ya da bu taş değil, taşların
oluşturduğu kemerin kavsi,” der Marko Polo. Kubilay
Han sessiz kalır bir süre. Sonra ekler: “Neden taşlan
anlatıp duruyorsun bana? Beni ilgilendiren tek şey var,
o da kemer. Marko cevap verir: “Taşlar yoksa kemer de
yoktur.
Her kentin bir iması vardır. Petersburg, Rus çarlığının
hatıralarını korumaya ant içmiş bol nişanlı bir aristokrata
benzer. Paris, Fransız ihtilalinin görkemini, alımlı bir
edayla kesme taşlarına kazımış büyük bir müze gibidir.
Münih’te, belediye binasının önündeki meydan, bir
zamanlar bir diktatörün adımları tarafından arşınlanmıştır.
Şam, eski sahipleri tarafından inşa edilmiş mabetlerin
üzerine örtülmüş bir suskunluk tülüdür. Bağdat, dünya
her kıpırdadığında vücudunda çatlaklar açılan bir dervişin
dilinden dökülen “hu” sesidir. İstanbul, bütün gövdesi
oklarla yaralandığı halde, asaletini korumak için ayakta
kalmaya mecbur bir imparatorluk layihasıdır.
İster büyük ister küçük olsunlar, kentler, tıpkı insanlar gibi
bir bedene sahip oldukları için değil, bedenlerinde hem bir
hafızayı hem de bir imayı saklı tutabildikleri ölçüde kıy-
Öncelikle Bir köprüden Bahsederiz...
metlidirler. Bazı kentleri, dünya atlasının üzerinde yalnızca
bir nokta olarak duran öteki sayısız kentten ayıran bu imalı
hafızadır... Mostar, ne Petersburg gibi pek çok görkemli
binaya, ne Paris gibi kallavi ihtilal anıtlarına, ne de Kahire gibi
uzlaşma kabul etmez piramitlere sahiptir.
Bütün bu kentlerle kıyaslandığında, bünyesi, onların bir
semtinin içini dolduramayacak kadar küçük kalır. Ancak hem
hafızası hem de insanlığa ima ettiği hakikat, ona, yeryüzünün
kudretli şehirlerine söz söyleyebilecek bir büyüklük
kazandırmıştır.
Bunun sebebi açıktır: Çünkü bu küçük kent, bütün hünerlerini
tabiata düzen vermeye hasretmiş çıraklar tarafından, ustalık
icazetnamesi alabilmek için nakşedilmiştir. Ve kuşkusuz
yorgunluk nedir bilmeyen o çıraklar, kendilerine icazeti ancak
zamanın vereceğini, dünya gözüyle bunu göremeyeceklerini
bilerek yontmuşlardır taşlarını. Belki de bu yüzden Mostar,
yamaçlarına görünmez dervişlerin kurulduğu bir gelecek
şehridir. Kendisine misafir gelen iyi niyetli konuklara Mostar
Köprüsü..