“Sanat Sineması” Seyirci İstemiyor!
Murat Tolga Şen
Nuri Bilge Ceylan, Cannes’dan Altın Palmiye ile döndüğünden beri isminin ve filminin çevresinde bir tartışma ortamı oluşacak mı diye gözlüyorum.
Bu konuda Zahit Atam’ın kaleme aldığı ve Birgün gazetesinde yayınlanan yazıları okudum. Mesele bir kalem kavgasına dönüştü mü henüz farkında değilim ancak daha çok sosyal medyada gelişen bir beğeni/yergi durumu mevcut. Tabi, kendi adıma bir tartışma ortamının yaratılmasını şiddetle arzuluyorum. Tunca Arslan’ın dediği gibi “biz eleştirmenler birbirimizi hallaç pamuğu gibi atmalıyız” ancak ülkemizdeki kadar uslu eleştirmenlerle bu pek mümkün olmuyor. Varlığı belirsiz, etkisi kuvvetli bir yapıdan kaynaklanıyor olabilir bu suskunluk hali…
Kış Uykusu’nu izlemeden, bu meseleye dahil olmak istemiyorum ancak konuya biraz daha geniş bir çerçeveden yaklaşarak bir durum tespiti yapmak niyetindeyim.
Sinemanın 7. Sanat mı yoksa sanatsal dokunuşlar taşıyan incelikli bir zanaat mı olduğu hep tartışılır. Şimdiye kadar benim de tam olarak emin olamadığım bu soru, Kış Uykusu’nun Altın Palmiye ile taçlandırılmasından sonra cevaplanmış oldu.
Evet, sinema bir sanattır çünkü artık seyirciye yani kitleye ihtiyacı yoktur! Peki, bu iyi bir şey mi? Emin değilim…
Sinema kalabalığın içinde doğmuş bir çocuk gibi… Yaşaması için bu kalabalığın ilgisine ihtiyacı oldu hep. Filmlerin iyiliği-kötülüğü bile kaç kişinin seyrettiğiyle ölçüldü. Elbette bu yanlış ancak bir taşı yontmak ya da bir tuvali boyamaktan ötesi olan sinemanın devamlılığı için para gerekiyordu ve para kitleden yani seyirciden geliyordu.
Oscar, Altın Küre gibi Hollywood festivalleri bu gerçeği yadsımaz aksine yüceltir. Oscar’da yarışan filmlerin hepsi seyircinin gördüğü filmlerdir yani seyircinin ve kitleye duyarlı eleştirmenlerin karşısında ispatlanmış yapımları yarıştırır, ödüllendirirler. Oscar jürisi binlerce kişiden oluşur ve ortaya seyircinin de genellikle kabul ettiği sonuçlar çıkar. Oysa Avrupa festivalleri henüz doğmuş filmlerle ilgilenir ve onları seyirciden önce yüceltmeyi amaçlar. Ülkemizde gerçekleştirilen en önemli iki festival olan Altın Portakal ve Altın Koza’da da durum böyledir. Verilen ciddi para ödülleri sayesinde kazanan filmlerin seyirciyle buluşması hepten gereksizleşmiş olur. O yüzden, ulusal ve uluslararası fonlarla üretilmiş ve festivallerde ödüllendirilmiş bir filmin gösterime girdiği vakit seyircisiz kalmasına üzülmemeli, çünkü istenen ya da istenmeden mevcudiyet kazanan gerçeklik budur.