fUSKA MAG vizyon eleştirileri FİLM fUSKA MAG vizyon eleştirileri FİLM
işte bu kadar başarılı olması bir tesadüf değil. Adamlar alıp Thor'a bile gişede gümbür gümbür iş yapan bir film çekebiliyor, ama Sony Marvel'ın en ünlü karakterine adam gibi bir film çekemiyor. Neden? Çünkü Disney filmleri başlı başına da çok iyi yapmaları gerektiği, büyük hikayeye hizmet ettikleri kadar kendi ayakları üzerinde de durmaları gerektiğini biliyor. Sony ise Sinister Six, Venom ve diğer planlanan Spider-Man evreni filmlerine tohum ekeceğim diye bu filmi o kadar kalabalıklaştırıyor, ana hikayeyi o kadar dağıtıyor ki Hollywood'dan nefret etmeye başlıyorsunuz.
Fragmanlarda "Do you know what I like about Spider-Man? Everything." diyerek bize halinden memnun, mutlu bir Spidey sunacakları hissiyatı oluşturdular ama durum öyle değil. Kaptan Stacy'nin ölümünün ardından suçluluk duygusu altında ezilen, Gwen ile bir ilişki yürütmeyi her şeyden çok isteyip çabalayan ama başaramayan, ev - okul - aşk hayatı üçgeninde sıkışmış bir Peter Parker var karşımızda. Yani tam sevdiğimiz kıvamda bir Parker... Ama film kadınlara da cazip gözükeceğim ve Garfield-Stone aşkının ekmeğini doya doya yiyeceğim diye kasarken bir süper kahraman filminden çıkıp kötü bir gençlik filmine dönüşüyor ve bunu sık sık, uzun sürelerle yapıyor. Elinde on yıllardır çizgi roman sayfalarında onlarca katmana genişletilmiş karakterler varken müthiş yüzeysel hamlelerle filme "hikaye" katmaya çalışıyor. Garfield ve Stone ikilisini ilk filmde de çok beğenen, hatta Andrew Garfield'in çok iyi bir Peter Parker olduğunu düşünen ben yine aynı hissiyatla filmden ayrıldım. Oyuncu seçimlerinde hiçbir sıkıntı yok. Sıkıntı senaryo ve yönetimde.
ana hikayeyi o kadar dağıtıyor ki Hollywood'dan nefret etmeye başlıyorsunuz.
Fragmanlarda "Do you know what I like about Spider-Man? Everything." diyerek bize halinden memnun, mutlu bir Spidey sunacakları hissiyatı oluşturdular ama durum öyle değil. Kaptan Stacy'nin ölümünün ardından suçluluk duygusu altında ezilen, Gwen ile bir ilişki yürütmeyi her şeyden çok isteyip çabalayan ama başaramayan, ev - okul - aşk hayatı üçgeninde sıkışmış bir Peter Parker var karşımızda. Yani tam sevdiğimiz kıvamda bir Parker... Ama film kadınlara da cazip gözükeceğim ve Garfield-Stone aşkının ekmeğini doya doya yiyeceğim diye kasarken bir süper kahraman filminden çıkıp kötü bir gençlik filmine dönüşüyor ve bunu sık sık, uzun sürelerle yapıyor. Elinde on yıllardır çizgi roman sayfalarında onlarca katmana genişletilmiş karakterler varken müthiş yüzeysel hamlelerle filme "hikaye" katmaya çalışıyor. Garfield ve Stone ikilisini ilk filmde de çok beğenen, hatta Andrew Garfield'in çok iyi bir Peter Parker olduğunu düşünen ben yine aynı hissiyatla filmden ayrıldım. Oyuncu seçimlerinde hiçbir sıkıntı yok. Sıkıntı senaryo ve yönetimde.
Filmimizin iki ana düşmanı Electro ve Goblin de benzer hikayelerle güçlendirilmeye çalışılıyor. Müthiş bir icada imza atmış ama herkes onu görmezden geliyor diye kafayı yemiş, dünyanın en sıradan isimlerinden birine sahip olmasına rağmen ismi hatırlanınca kuyruk sallamaya başlayan Max Dillon Spidey tarafından hayatı kurtarılınca bir groupie'ye dönüşüyor. Beklediği ilgiyi göremeyince de bir süper kötü olmaya karar veriyor. "kimse beni anlamıyor ve sevmiyor" emo'luğundan aldığı motivasyonla New York'u yerle bir eden bir süper kötü, ne tatlı değil mi? Film mucit dehasının kapitalizmin pençesinde kıvranışı, Oscorp gibi büyük şirketlerin kötü ve tehlikeli oluşuna şöyle bir sürtünüyor ancak söyleyecek fazla söz bulamıyor. Harry Osborn ise ilk filmde adı bile geçmemesine rağmen Peter'ın "en yakın arkadaşı" olarak Buffy'nin kız kardeşi Dawn'ı aratmayan bir damdan düşmeyle aramıza katılıyor. Son derece klişe bir "babam benimle ilgilenmedi" hikayesi onu da hayata karşı isyan ettiren.
Marc Webb aksiyon sahnelerinde kendini geliştirmiş ve Spider-Man'i gözle görülür biçimde daha iyi anlamış olsa da hala Sam Raimi'nin aşık olduğum tarzına benim kitabımda yaklaşamadı, yaklaşması da belli ki mümkün değil. Ancak Goblin dövüşünde gerilimi çok iyi hissettiğimi belirtmem gerek. İlk filmdeki karşılaşmalardan hiçbirini sevmemiştim. 3D sevmeyen ben filmin ilk dakikalarında New York semalarında ağ salındırmaktan da çok hoşlandım. Evde ben o sahneleri loop'a alır onlarca kere izlerim, bundan eminim. Gerçi burada da artık uzun bir süredir süper kahramanlık yapan Peter’ın hala kendi kendine “Yihuuuu!” nidaları atması daha ilk sahneden filmin akıl mantıkla bağının ne kadar kopuk olduğunu gözler önüne serdi ve kötü oldu. Bırak onu seyirci olarak biz diyelim, sit-com gibi bize nerede “yihuuuu!” çekeceğimizi söylemenin alemi var mı?
Efektler korkulduğu kadar kötü ve video oyunu kıvamında değil. Bazıları kötüydü evet, örnekse Electro'nun Times Meydanı yıkımı, ama korkulduğu gibi bir sıkıntı yok
20 FUSKA MAG FUSKA MAG FUSKA MAG FUSKA MAG FUSKA MAG 21