FUSKA MAG 1 | Page 94

fUSKA MAG EDEBIYAT fUSKA MAG EDEBIYAT

A&P ÖYKÜ by John Updike

İçeri girer mayolu bu üç kız . Ben üçüncü kasadayım, sırtım kapıya dönük olduğundan ekmeklerini alıncaya kadar onları göremiyorum. Dikkatimi ilk çeken kız, ekose yeşil iki parçalı mayosu olanıydı. Bacaklarının arka üst bölümünde, güneşin değmediği belli, iki beyaz hilal şeklinde, tatlı geniş, yumuşak görünümlü poposu olan, iyi bronzlaşmış, bodur bir kızdı. Elim, HiHo kraker kutusunda duruyor, krakeri kasadan geçirip geçirmediğimi hatırlamaya çalışıyordum.Tekrar geçirince müşteriden azarı işittim. Elli yaşlarinda, elmacık kemikleri rujlu, kaşsız bu cadı, şu kasiyer gözlemcilerindendi. Eminim hatamı yakalamak onu çok mutlu edecekti. O, kırk yıldır kasiyer gözlemciliği yapıyordu ve muhtemelen şimdiye dek hiçbir hata yakalayamamıştı.

Herşeyi yoluna ve kadının aldıklarını da poşete koyduğumda --geçerken biraz homurdanıyor, eğer doğru zamanda doğsaydı, Salem'de yakılmış olurdu--Kadın yola koyulduğunda, kızlar ekmeklerini almış geri dönüyorlardı, koridordaki kasaların ve özel kutuların ortasından geri geliyorlardı. Ayakkabı bile giymemişlerdi. İşte bu, bodur olanıydı, iki parçalısı...mayosu parlak yeşildi, sütyenindeki izler hala belirgindi ve göbeği de hala soluktu. O halde, mayosunu yeni almış olmalıydı. İşte bu da, ablak çilek yüzlü olanı, burnunun altında bir çift yapışık dudağı, uzun boylu ve siyah saçlı olanı; bukleleri pek güzel yapılmamış, gözlerinin altında bildiğimiz güneş yanıkları ve fazlaca uzun bir çenesi olanı. Hani diğer kızların " çarpıcı " ve " çekici " olduğunu düşündükleri türden ama o bunu asla başaramaz ve işte onlar da bunu çok iyi bildiklerinden bu kadar çok severler onu... ve üçüncü olanı, pek de öyle boylu değildi. Oydu kraliçe.(Kraliçe gibiydi.) O, onlara bir çeşit öncülük ediyordu, diğer ikisi omuzlarını oynatıyor, etrafı dikizliyorlardı. Kraliçe etrafa bakmıyordu, bu kraliçe bakmıyordu, uzun beyaz prima donna bacaklarıyla yavaş yavaş ilerliyordu sadece. Daha önce hiç yalınayak yürümemiş gibi topuklarının üstüne basmakta zorlanıyordu. Ağırlığını topuklarından ayak uçlarına veriyor; sanki her adımıyla zemini bilinçli hareketlerle test ediyordu.Kızların kafalarının nasıl işlediğini asla tam olarak anlayamazsınız.(Sizce bunda bir mantık var mi?yoksa bu, kavanozdaki bir arının minik vızıltısı mı?) Fakat kraliçe, yanındaki kızlarla konuştuğunda meseleyi anlıyorsunuz. Onlara, nasıl yavaş yürünmesi ve dik durulması gerektiğini gösteriyordu şimdi. Kirli pembe-belki de bej, emin değilim-üstü minik topaklarla bezenmiş bir mayosu vardı ve beni cezbeden şey de askılarının düşmüş olmasıydı. Mayonun askısı, omuzlarından kollarına doğru süzülmüştü, sanırım bu yüzden mayosu hafifçe aşağı kaymış ve parlayan kenarları ortaya çıkarmıştı. Hani gözünüzle görmeseniz bu omuzlardan daha beyaz birşeyin varolabileceğini asla bilemezsiniz. Askıların çıkmasıyla mayo ile kızın yüzü arasinda hicbir şey kalmamıştı. Omuz kemiklerinden göğsüne doğru inen bu temiz ve yalın yüzey, aydınlıkta bükülmüş oyuk bir metal tabakayı andırıyordu.Yani güzelin de ötesindeydi.

değilim-üstü minik topaklarla bezenmiş bir mayosu vardı ve beni cezbeden şey de askılarının düşmüş olmasıydı. Mayonun askısı, omuzlarından kollarına doğru süzülmüştü, sanırım bu yüzden mayosu hafifçe aşağı kaymış ve parlayan kenarları ortaya çıkarmıştı. Hani gözünüzle görmeseniz bu omuzlardan daha beyaz birşeyin varolabileceğini asla bilemezsiniz. Askıların çıkmasıyla mayo ile kızın yüzü arasinda hicbir şey kalmamıştı. Omuz kemiklerinden göğsüne doğru inen bu temiz ve yalın yüzey, aydınlıkta bükülmüş oyuk bir metal tabakayı andırıyordu.Yani güzelin de ötesindeydi.

Güneşin ve tuzun ağarttığı sert ve düzgün yapılı topuz saçının altında ciddi bir yüz ifadesi takılıydi.

Çözülmüş mayoyla A&Pye gelen biri için takınabileceği en iyi ifade sanırım ancak bu olabilirdi. Boynunu omuzundan öyle yüksekte tutuyordu ki, beyaz omuzları dar duruyordu ama umurumda değildi. Boyun ne kadar uzun olursa bir o kadar görkemli dururdu.

Benim ve arkamda ikinci kasada duran Stokesie'nin onu izlediğimizi gözünün ucuyla farketmişti sanırım, ama belli etmemişti. Bu kraliçe etmemişti. Karşıki raflara göz gezdirmeye devam etti ve durdu, ve öylesine yavaş döndü ki önlüğümün altından içimin gıcıklandığını farkettim ve o yanına yardıma gelen diğer iki kıza birşeyler vızıldadı ve sonra üçü beraber kedi-köpek maması- kahvaltı-mısır gevreği-makarna-pirinç-kuru üzüm-baharat-spagetti-alkolsüz içki-kraker ve kurabiyelerin satıldığı bölüme gittiler. Bense üçüncü kasadaydım ve onların et reyonuna gidişlerini izliyordum. Bronzlaşmış şişman olanı kurabiyelere bakar gibi oldu; ama şöyle bir düşündükten sonra geri bıraktı. Koyunlar alışveriş arabalarını aşağı yöne doğru sürerken -oysa kızlar trafiğin ters yönündeydiler- (Tabii bu tek yön levhamız olduğu anlamına gelmez.) muhteşemdiler. Kraliçemizin beyaz omuzlarının onları nasıl uyandırdığını görmeliydiniz bir çeşit kasılma, zıplama ya da hıçkırık gibi, sonra tekrar gözlerini kendi alışveriş sepetlerine kilitleyip sürmeye devam ettiler. Bahse girerim ki bir A&P markette dinamit patlatsanız insanlar listelerindeki yulaf ezmesini aramaya ve "Neydi şu almam gereken A ile başlayan üçüncü şey? Armut? hayır değil...tamam buldum Ananas" diye homurdanarak alışverişlerine devam ederler.Ama şüphe yok ki bu onları kımıldatmıştı. Hatta birkaç ev hamalı kadın onların yanından geçerken gördüklerinin doğruluğundan emin olmak için etraflarına bakınmışlardı.